Altın
%
Dolar
%
Euro
%
Bitcoin
%
Eth
%
Önümüzdeki 5 gün boyunca
SEYAHAT

Yazarlar Rehberimiz Olsun: Yazarıyla Özdeş Şehirler

18 Kas 2022

Hangimiz Prag’ı Kafkasız, Dublin’i Joycesuz, Paris’i Hugosuz düşünebilir ki? Bazı şehirler var ki orada doğup büyümüş olan yazarlarından ayrı bahsetmek mümkün olmuyor. Bugün yazarlarıyla birlikte anılan şehirlerden 3 tanesini sizler için derledim. Buyurun Pessoa’nın, Joyce’un ve Dostoyevski’nin evlerine konuk olalım birlikte.

Huzursuzluğun Şehri: Pessoa’nın Lizbon’u

 
Pessoa 47 yaşında karaciğer rahatsızlığından ölene dek Lizbon’da yaşadı. Doğduğu, büyümediği ama öldüğü şehir. O muazzam kitaplarını yazdığı ev, Coelho da Rocha Sokağında bulunuyor. Evi bulmak çok da kolay değil. Kocaman levhalar, okla gösterilen yönlendirmeler yok sokaklarda. Onun yerine bir haritayla bulunmayı bekleyen, bulunmak için yokuşlar tırmandıran küçük bir ev var. İçinde Pessoa’nın mütevazı yatak odası ve büyük bir kitaplık da var. Bunların yanında binlerce sayfalık metinlerini sakladığı sandığı da sergileniyor. Bu sandıktan çıkan binlerce sayfa o öldükten sonra kitaplaştırılıyor. Ve bu sayfalarda Lizbon’a dair çok fazla detay bulunuyor. Pessoa rehberliğinde bir Lizbon seyahati çok iyi olmaz mıydı?

Lizbon her yıl milyonlarca turist ağırlıyor. Portekiz’in başkenti olmasının da bunda payı büyük tabii. Leziz mutfağı ve Fado müziği için bu ülkeyi ziyaret edenlerin sayısı fazla. Deniz ürünlerinin çeşitliliği mutfağı zenginleştirirken, enfes plajları ve senenin çok büyük bir kısmı güneşli olan havasıyla çok ama çok keyifli bir tatil imkânı sunuyor. Hem kültürel hem tarihi anlamda oldukça doyurucu bir rota olmaz mı ne dersiniz? Elinizde Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı, kulağınızda Fado, önünüzde uzayıp giden deniz ve unutulmayacak bir dokuya sahip sokaklarıyla Lizbon’u yaşamak için bir bilet almayalım mı?

Havasında Edebiyat Var: Joyce’un Dublin’i

 
James Joyce doğduğu şehir olan Dublin’de uzun yıllar yaşadı. Bir ara Paris’e gittiyse ve hatta ölümü İsviçre’de olduysa da metinlerine işleyebilecek kadar uzun zaman bu şehirde vakit geçirdi. Hatta öyle ki Ulysses romanında şehri öyle detaylı ve uzun uzun anlatıyor ki, romanın geçtiği gün olan 16 Haziran’da Dublinliler o rotayı yürüyerek Joyce anması gerçekleştiriyorlar. Bir sıcak haziran gününde Dublin’de olmak enfes olmaz mıydı, hem de Joyce rehberliğinde? Ayrıca yazarın Dublinliler ismindeki öykü kitabında Dublin’in köprülerinden insanlarına kadar yüzlerce ipucu var aklınızda canlandırmanız için, ince ince çalışıldığı belli olan.

Dublin çok sayıda yazara ev sahipliği yaptığı için UNESCO tarafından “Edebiyat Şehri” seçilmişti. Söylemeden geçmeyelim Oscar Wilde, Samuel Beckett, Bernard Shaw ve daha birçok yazarın evleri müze olarak gezilebiliyor. Muazzam güzellikteki sokakları, tarihi yapıları, sanat kokan dokusu ve muhteşem doğasıyla Dublin nefis bir şehir. Şehrin dört bir yanındaki parklarını, viski tadım müzesini, muazzam kütüphaneleri de görmeden geçmeyin. Hem gece hem de gündüz yaşayan bu sanat şehrinin havasını solumak için rehberinizi Joyce olarak belirleyebilirsiniz.

 Ona Dair Her Şey: Dostoyevski’nin St. Petersburg’u

 
Dostoyevski 1800’lü yıllarda Moskova’da doğuyor, fakat St. Petersburg’da yaşıyor ve ölüyor. Tahmin edebileceğiniz üzere yazarın evi müzeye dönüştürülmüş. Müzede çocuklarının odalarından Dostoyevski’nin yazı masasına kadar birçok şeyi inceleyebiliyorsunuz. Hatta içtiği sigara, yanından ayırmadığı şapkası ve bastonu bile sergileniyor bu evde. Şehirde içtiği tütünden bulmak ve elbette Dostoyevski baskılı ürünler almak mümkün. Ayrıca bu evde Karamazov Kardeşler’i yazdığını ve St. Petersburg şehrini Suç ve Ceza romanında bir karakter gibi inşa ettiğini de söylemeden geçmeyeyim. Yolunuz düşmeden önce belki de romanı tekrar hatırlamak isteyebilirsiniz belli mi olur? Böylece şehri gezerken Dostoyevski’nin cümleleri zihninizde dolanır bir yandan.

Şehrin her yanı tarihi binalar, muazzam kiliseler, taş meydanlarla dolu. Haziran ve temmuz aylarında günün yalnızca birkaç saatinde havanın karardığı ve birçok edebiyat eserine konu olan, meşhur beyaz geceleri görmek için de muhteşem bir fırsat bu şehir. Fakat elbette kış aylarında o sokaklarda kalpakla gezmenin tadı da başka oluyor mutlaka. 300’den fazla müzesi, sarayları ve geleneksel Rus yemeklerini tadabileceğiniz görkemli lokantalarıyla şehirde yapılacak etkinlik, gezilecek yer çok. Bu yüzden en az 3-4 günlük bir seyahat öneriliyor burası için.
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?