10 yıldır Roma Katolik Kilisesi liderliğini sürdüren Papa Francis hem yaşamı hem yaptığı açıklamalarıyla oldukça ünlü bir isim. Alman panzeri lakabıyla ünlü 16. Benedictus’dan sonra başa gelen Arjantin’in gururunu sizler için mercek altına aldık.
Üçüncü sırada, soldan dördüncü: Francis'in gençliği
Francis, 17 Aralık 1936’da Arjantin’in başkenti Buenos Aires’de, Jorge Mario Bergoglio adıyla doğdu. Mario Jose Bergoglio ve Regina Maria Sivori’nin en büyük çocuğu olarak dünyaya gelen Francis, İtalyan göçmeni bir aileye sahipti. Babası Mario Jose’nin ailesi İtalya’yı kasıp kavuran Faşist dönem sırasında Arjantine’e kaçmıştı, Regina Maria ise Piedmonte bölgesinden gelen bir ailenin kızıydı. Altıncı sınıfta Don Bosco Salezyenleri (Aziz François de Sales Tarikatı) okuluna katılan Francis, aldığı Katolik eğitimi kimya teknisyenliği üzerine aldığı eğitimle birleştirdi. Paraguaylı bio-kimyager ve aktivist Esther Ballestrino’yla beraber Hickethier-Bachmann’da çalışan genç adam 21 yaşındayken hayatı boyunca etkilerini hissedeceği zatürreeye yakalandı.
Rahiplik hayatı ise İlkbahar Kutlamaları’na giderken başladı. Günah çıkarmak için kiliseye girdiğinde günah çıkarttığı rahipten etkilenen Bergoglio, 1958’de Cizvit Tarikatı’na girdi. Bu sırada genç bir kadına âşık oldu, sevgili BOBOscope okuyucuları. Pek çok rahibin aksine duygularını reddetmeyip iç mücadele yoluna giden genç Cizvit, çalışmalarına devam ederek din hayatını seçti. 1960’ta yoksulluk, erdemlilik ve itaat üzerine klasik Cizvit yeminini ederek tarikatın resmi bir üyesi haline geldi. Boş duranı Tanrı sevmez düsturuyla yaşadığı için olsa gerek felsefe üzerine lisans eğitimini tamamlayıp bir Katolik üniversitesi olan Salvador Koleji’nde eğitim verdi.
NBC News
San Miguel Teoloji ve Felsefe Fakültesi’nde teoloji üzerine eğitim almaya başlarken, 13 Aralık 1969’ta Arjantin Kordoba Başpiskoposu Ramon Jose Castellano tarafından resmi olarak rahipliğe de atandı. Çırakları eğitirken teoloji üzerine profesörlüğünü de alan Bergoglio, Cizvit Tarikatı geleneklerinde tercera probacion olarak bilinen son aşamayı da geçerek Katolik Kilisesi’ne karşı son yeminini de etti. Son yemin, daha önce edilmiş yoksulluk, erdemlilik ve itaat yeminlerini tamamlayıcı bir yemin, sevgili okuyucular ve bu yemini eden Cizvit rahibi kendisini Katolik Kilisesi’nin ayrılmaz bir parçası ve hizmetkarı olarak sunar, ki Bergoglio da kendisini kiliseye sundu. Kudüs’e gerçekleştirdiği hac yolculuğu Yom Kippur Savaşı yüzünden erken bitse de genç adamın önünde farklı yollar açıldı. İngilizce öğrenmek için gittiği İrlanda’da sosyal eşitsizlik üzerine fikirleri daha güçlenen geçen rahip, bir süre Almanya’da çalıştı ve sonra Arjantin’e geri dönerek piskoposluk görevine atandı. 1992’de Cizvitlerin genel kurallarından biri olan beraber yaşama pratiklerine ve teolojinin modern bir kolu olan liberalleştirilmiş teolojiye karşı tavrıyla yavaş yavaş farklı bir din adamı portresi çizmeye başladı. Her ne kadar kendisi de Cizvit olsa da hayatı boyunca kendisine mantıklı gelmeyen kurallara karşı sürdüreceği mesafeli tavrını da sergilemeye başlayan Bergoglio, piskoposluk mottosunu miserando atque eligendo (merhametle seçmek/Tanrı’nın merhametli seçimi)olarak belirledi.
Catholic Herald
Arjantin Başpiskoposu olarak seçildikten sonra yaptığı ilk şey gecekondu mahallelerine yoğunlaşmak oldu; yeni kilise bölgeleri yaratan Bergoglio, başpiskoposluk ofislerini de düzenleyerek boşanma davaları için yeni komisyon kurdurdu. Katolik Kilisesi düşünüldüğünde inanılmaz güncellemelerden bahsediyoruz, sevgili BOBOscope okuyucuları. Gecekondulara yönelik çalışmaları yüzünden Gecekondu Piskoposu lakabı kazanan Bergoglio, has bir yiğit olduğunu göstererek bu lakaptan duyduğu gururu dile getirmeyi hiç ihmal etmedi. Buenos Aires’deki görevi sırasında sadece kendi cemaatiyle değil, Doğu Katolikleri’nin cemaatiyle de ilgilendi. Özellikle Levant bölgesinden göç eden Doğu Katolikleri’nden Sviatoslav Shevchuk’un söylemiyle, Arjantin’deki Doğu Katolikleri’ylen en çok ilgilenen piskopos olarak da tarihe geçti.
Sabah kahvaltısında yürek yiyip çiğ duayla beslenen Bergoglio, Arjantin’de yaşanan askeri darbe ve diktatörlük sırasında yaşanan olaylar sırasında Katolik Kilisesi’nin de masum olmadığını, aksine solculara, homoseksüellere, sakatlara yapılan zulümlere göz yumarak büyük bir günah işlediğini ve bu nedenle Katolik Kilisesi’nin elini taşın altına koyup günahları için bedel ödemesi gerektiğini dile getirdi. Adeta fırtına etkisi yaratan bu açıklamasından sonra sessizliğe gömülmeyi reddederek, cunta sırasında yaşanan olaylara ve kilisenin insanları koruma konusundaki yetersizliğine dair kolektif apoloji yayınlayan Bergoglio, 75 yaşına geldiğinde kilise kuralları gereği emekliliğe ayrılarak Vatikan’dan gelecek emirleri beklemeye başladı.
National Catholic Reporter
Beklenen emir kısa sürede geldi, dönemin papası II. John Paul, Bergoglio’yu San Roberto Bellarmino kardinalliğine atadı. Kardinalliği sırasında üstlendiği görevler kadar diyaloğa açık tutumu, sosyal adalet sağlamaya yönelik tutkusu ve alçak gönüllüğüyle takdir toplayan Bergoglio, Olivos’daki piskoposluk sarayında değil ufak bir dairede yaşaması, özel araç değil toplu taşıma kullanması, kendi yemeklerini pişirmesiyle de Katolik camiası arasında konuşulan bir isim haline geldi. II. John Paul’ün ölümüyle papabile olarak bilinen papa seçilmeye en yakın adaylardan biri olsa da göreve 16. Benedictus adıyla Kardinal Ratzinger seçildi. Hatta dönemin gazeteleri, Bergoglio’nun konklave adıyla bilinen papalık seçimi uzamasın diye kardinallerden kendisine değil Ratzinger’a oy vermelerini rica ettiğine dair yazılar yazdı.
16. Benedictus’un vefatıyla papa olarak seçilen Bergoglio, fakirliği öven Fransisken tarikatının kurucusu Assili Aziz Franciscus’u onurlandırmak için Francis ismini aldı. Seçildiği gün eve dönmek için yine otobüse binen, Papalık Konutu’nda değil Vatikan Konuk Evi’nde kalmayı yeğleyen, sağlık sorunu olmadığı takdirde ulaşılabilirliğinin kolaylığıyla ünlü Francis kısa zamanda hem Katolik camianın hayranlığı hem de bazı cenahların nefretini kazandı. Ölüm cezasına karşı sert tavrı, kadınların kilisede aktif görev almasına karşı desteği, Vatikan’ın finansal konularında yürüttüğü şeffaf tavrı, ekonomik durumu kötü olan insanlara karşı yardımları, kilise içindeki cinsel taciz ve tecavüz davalarını hasıraltı etmeyip davaları takip etmesi, LGBT topluluğuna dair ılımlı açıklamalarıyla olduğu kadar uluslararası politika meselelerinde sağ görüşlü topluluklara karşı sert çıkışlarıyla da ünlendi. İnsan haklarının ihlalleri konusunda asla geri adım atmayan hatta kimse ses çıkarmazken Hıristiyan, Müslüman, Yahudi ayırt etmeksizin zulme uğrayan herkes hakkında mutlaka konuşan Francis hem basın tarafından hem de toplum tarafından dikkat çekici bir reformist olarak nitelendirildi.
Catholic News Agency
Özel hayatına gelince ise San Lorenzo de Almagro futbol kulübünün sadık bir taraftarı olan Francis’in Tita Merello filmlerine ve milonga olarak bilinen geleneksel Arjantin-Uruguay müziğine tutkusu da ünlü… Her fırsatta San Pietro’daki balkonuna koşup konuşma yapan, her meselede ılımlı tavrıyla dikkat çeken bir yiğit papa olmak kolay değil! Katolik Kilisesi gibi katı kuralları olan, yüzlerce yıllık bir sistemde reformların önünü açmak ise tabiri caizse seni doğuran ana ne kutlu bir anadır dedirtiyor. Francis’e sağlıklı yıllar dileyerek yazımızı sonlandırıyoruz, sevgili BOBOscope okuyucuları. İyiden, güzellikten, eşitlikten yana liderlerin artması dileğimizle…