Önümüzdeki 5 gün boyunca
KÜLTÜR/SANAT

Son İnsani Köşeyi Konu Alan Kitap: "Son Ada"

21 Eyl 2022

Mutlu insanlarla dolu, anakaraya oldukça uzak olan masalsı bir bölgenin bir diktatör tarafından bile isteye cehenneme çevrilmesini konu alan Son Ada'da yazar Zülfü Livaneli, bizleri aklımızın sınırlarını zorlamaya davet ediyor. Başarılı kurgusu ve yalın dili sayesinde bir solukta okunabilecek bu eser, çokça sorgulamanıza neden olacak türden denebilir. Livaneli'nin en politik romanlarından biri olarak da anılan bu kitap, herkesin bildiği diktatörlük kavramını alegorik bir biçimde ve oldukça başarılı bir şekilde irdeliyor. Tüm bunlar sebebiyle de edebiyatımızın mihenk taşlarından olan Yaşar Kemal, Livaneli'nin bu kitap ile büyük bir eserin yazarı olduğunu gösterdiğini ve büyük kapıdan geçmeyi başarabildiğini söylüyor.

2.5 Bardak

Kitaba da ismini veren Son Ada; yeryüzünün gizli cenneti olarak kabul edilen, mutlu canlıların yaşadığı, barışçıl ortamın sağlanabildiği, anakaradan uzak son derece huzurlu bir sığınak olarak ifade ediliyor. Kitapta anlatılan tüm olayları, bu gizli cennette yaşayan bir ada sakininden dinliyoruz. Bu karakterin bir ismi dahi yok. Aslına bakarsanız karakter kadrosu oldukça geniş olmasına rağmen kişilerin aslında isimleri yok. Çünkü herkes oturduğu evin numarası ile konumlandırılıyor. İşlenen hikayeye geçmeden önce huzurlu sığınak olarak ifade edilen bu adaya ilişkin ayrıntılara biraz daha yoğunlaşalım. 

Son Ada, yıllar önce zengin bir iş adamı tarafından alınmış. Ardından bu adam, son günlerini sakin ve huzurlu bir biçimde geçirmek istediği için bölgeye bir malikane yaptırarak yardımcılarıyla birlikte buraya yerleşmiş. Ancak zamanla komşu arar olmuş ve bu sebeple de bazı tanıdıklarını bölgeye davet ederek onları da bu adaya yerleşmeleri için teşvik etmiş. Bu arada bu iş adamı bölgeye yerleşen kimseden en ufak bir ücret dahi almamış. Zamanla adanın nüfusu biraz artmış ve bölge 40 eve kadar ulaşmış. Bu noktada da iş adamı adanın doğal güzelliğini bozmamak ve doğaya zarar vermemek için bölgeye gelişi durdurmuş ve daha fazla kişinin yerleşmesini de ev yapımını da engellemiş. Bu adam ölünce de ev büyük oğluna geçmiş ve evde o yaşamaya başlamış. Ancak adanın sahibi de onun oğlu da kendilerini hiçbir zaman Son Ada'nın sahibi gibi görmemiş. Tıpkı adada yaşayan diğer insanlar gibi oranın birer sakini olarak yaşamışlar. Ayrıca adanın yazısız kurallarından biri de orada yaşayan sakinlerin isimlere göre değil ev numaralarına göre konumlandırılması diyebiliriz. Örneğin ilk yerleşen iş adamının evinin numarası 1 iken inşa edilen son evin numarası da doğal olarak 40 ve herkes sahip olduğu bu numaraya göre anılıyor.

Ancak bir zaman sonra adaya, görevine son verilen bir devlet başkanı geliyor. Başkan ailesi ile birlikte buraya yerleştikten sonra ise ada, eski günlerinden tamamen uzaklaşıyor. Çünkü ilk başlarda kendini bir ada sakini olarak diğerlerine empoze ettirmeye çalışan başkan, zamanla diktatörlüğü ele alıyor ve her istediğini yaptırmaya başlıyor. Ayrıca bunu kimi zaman ada sakinlerinin eylemleriyle uyguluyor. İnsanları manipule etme konusunda oldukça başarılı olan bu başkan akla mantığa yatmayacak türlü düşüncelerini insanlara empoze etmek için kişileri kelime oyunları ile yönlendirerek ve sık sık "demokrasi" kavramına vurgu yaparak çoğunluğu etkilemeyi başarıyor. Bu noktadan sonra da işler iyice çığrından çıkıyor. Önce park ve bahçe yapılacak diyerek yeşili bozuyor ve ardından adada yaşayan martıların insan canlısı olmadığını söyleyerek onların azaltılması için katliam yapıyor. Bunun sonucunda adanın ekolojik dengesi bozulduğu için bu kez de adada zehirli yılanlar çoğalıyor. En sonunda da yaptığı girişimler sayesinde düzen öylesine bozuluyor ki ada onarılamayacak bir duruma geliyor.

Kitapta olan biten her şeyi bir ada sakininin anlatıları sayesinde öğrendiğimize değinmiştik. Bu ada sakini, sevgilisi Lara ve bu çiftin yakın arkadaşı olan 7 numara yani yazar tüm bu hikayenin kilit karakterleri olarak söylenebilir. Çünkü bu üçü yapılanların farkına varan ve olayın gidişatını aksi yönde değiştirmeye çalışan karakterler diyebiliriz. Ayrıca anlatıcının çoğu kez korkularına yenik düştüğünden yakınması, daha fazlasını yapmak için gerekli gayreti bulamadığı için kendi içinde çok kez çıkmaza düşmesi de aslında yönetimi bir diktatör tarafından sağlanan halkı tasvir ediyor diyebiliriz. Yazar ise aklını kullanabilen ve cesaret gösterebilen aydın kesim olarak ifade edilebilir. Önemsiz gibi gözüken ama tüm hikayeyi ve kurguyu oldukça başarılı bir şekilde bağlayarak mantık temeline oturtan isim ise kitabın başından sonuna kadar engelli mi yoksa değil mi bir türlü tam olarak algılayamadığımız bakkalın oğlu diyebiliriz. 

Ayrıca adaya ilk yerleşen iş adamının büyük oğlu, adanın sahibi olmasına karşın kendisini diğerlerinden bir kez olsun farklı görmemesine rağmen başkanın adaya yerleşmesinin ardından güç sahibi olduğu gerçeği ile yüzleşiyor. Bu noktadan sonra da olanlar yalnızca ekolojik dengenin harap edilmesi ile sınırlı kalmıyor, ada sakinleri de adeta biter canavara dönüşüyor. Sonuç olarak eser; uygun şartlar yaratıldığı zaman bir cennetin bile cehenneme dönüşebileceğini net bir biçimde yüzümüze vuruyor. Ayrıca girişte de bahsettiğimiz üzere; eser her ne kadar ütopik kurgu ile verilmişse de kitapta anlatılanlar temelde politik alegorik bir havada veriliyor. Dolayısıyla düşündürücü ve sorgulayıcı yönü yüksek distopik bir eser olduğu yadsınamaz. 

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?