pinterest
ZOOM

Sekülerler Endişeli mi?

01 Ağu 2023

Avrupa, dünyanın geriye kalanına nazaran modernleşme sürecine oldukça etkili bir giriş yapar. Reform'un ve Aydınlanma Devri'nin etkisiyle medenileşme esasında epey ileriye giden Avrupalı toplumlar, Osmanlı'nın içinde bulunduğu Orta Doğu coğrafyasına bunun yanında Uzak Doğulu toplumlara göre katbekat ilerleme gösterir. Yazımızda, geç bir dönemde laiklik ve sekülarizm gibi kavramlarla tanışan Anadolu coğrafyasının medeniyet sınavına göz atacak, bahsedilen her iki kavramın ışığında Türkiye'nin sosyolojik yapısına dair kimi tespitlerde bulunacağız. ''Sekülerler Endişeli mi?'' adlı yazımız başlıyor, buyurun sevgili okur.

2 Bardak
Ülkemizin laiklik ve sekülerlikle tanışıklığı çok eski devirlere dayanmamakta. Öyle ki; medenileşmenin kutbu olarak görülen Avrupa'da dahi bu kavramların ortaya çıkışı 17.yüzyılda tesadüf eder. Reform Hareketleri'nin Katolik Kilisesi'ne meydan okumasıyla yeni bir evreye giren Batı, Martin Luther öncülüğünde ve Almanya -dönemin Roma-Germen İmparatorluğu- orijininde laik devletle ve seküler toplumla tanışmaya başlar. 

pinterest
Çok uzun yıllar Osmanlı hakimiyetindeki topluluklar arasında kimi inançlara saygı gösterilmiş olduğu bilinse de bu olguyu en fazla inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirebiliriz. Velhasıl sevgili okur; Fransız Devrimi ve Aydınlanma ile büyük fikri dönüşümlere imza atan Batı'nın seküler topluma ve laik uygulamalara dönen yüzü yanında atalarımızın bu kavramlarla tanışması için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ortaya çıkışı beklenir. 

Birbiriyle oldum olası karıştırılan laiklik ve sekülerlik kavramlarının öncelikle açıklanması önümüzü ayan edecektir: Çok geniş anlamıyla; laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması manasına denk gelirken sekülerlik ise; dinin toplum nezdinde kutsiyetini ve nüfuzunu yitirmesi bunun yanında toplumun gündelik işlerini dine göre dizayn etmemesi manalarına kolaylıkla gelebilir. 

pinterest
Yani sevgili okur; devletler laik olurken toplumlar sekülerleşir. Bu iki kavram sıklıkla birbiri yerine kullanıldığından fasit bir döngü ekseninde yapılan tartışmalar önümüzü tıkayabilir.Öyle ki; günümüzde anayasal düzlemde Fransa ve Türkiye laik devlet ilkesini sürdürürken; Almanya, İngiltere, Norveç gibi Batılı ülkelerde kilisenin sembolik de olsa varlığını sürdürmesi laik devletin anayasada geçmediğinin bir kanıtı; fakat belirtmekte fayda var:
Laik devlet ilkesinin yürürlükte olmadığı bu ülkelerde toplum oldukça seküler bir yaşam tarzı benimser. Türkiye ise; her ne kadar geçmiş on yıllara nazaran sekülerleşme eğilimi gösterse de anayasasında laiklik ilkesi bulunmasına rağmen Batılı ülkelerden daha az seküler bir topluma sahiptir. İşte laikliğin normatif bir yanı mevcutken sekülarizm yüz yıllar içinde toplumun dönüşümüyle alakalı bir süreci imler.

pinterest
Ülkemizde son yirmi yılda devlet eliyle bir desekülerleşme ortamı yaratılmak istendiği açık. İmam-Hatiplerin sayısındaki artış, devlet kurum ve kuruluşlarına ait lokal ve lokantalardaki içki yasağı, alkolden alınan olağanüstü vergi gibi birçok uygulama, dindar bir nesli yetiştirmek ve bu nesli sayıca arttırmak için yapılan hamlelerden yalnızca birkaçı.
Fakat bilinmesi gereken nokta, devletin toplumuna ''seküler ol ya da olma'' demesinin toplum nezdinde pek bir karşılığı yok.Öyle ki; 80'li yıllarda kot giymek, erkeklerin şort giymesi, küpe takması ve müzikli eğlencelere katılmak muhafazakar çevrelerde olumsuz bir yankı yaratırdı. Şimdilerde ise; görece ''modern'' olarak algılanan bu giyim-kuşam ve yaşam tarzı, muhafazakar kuşağın çocuklarında tepki çekmemekte ve hatta bu tarz, muhafazakar geleneğe mensup insanların çocukları tarafından benimsenmekte. 

pinterest
Eskiye kıyasla daha seküler bir topluma evrilmemizde internetin, sosyal medyanın, sınırsız iletişim ağlarının büyük etkisi olduğu çok açık; devlet her ne kadar toplumu deseküler bir daireye kaydırmaya çalışsa da yeni kuşaklar, kendinden önceki kuşaklara nazaran daha seküler bir yaşam biçimini yaşamaya değer görmekte.

Batılı ülkelerdeki sekülerleşme eğilimine bakıldığında Türkiye toplumunun geride olduğuna dair kuşku yok; fakat sanıldığının aksine son yıllarda cemaatleşme ve tarikatlaşma süreci ülkemizin medyasında ve toplumunda daha açık yaşanmaya başlasa da yeni kuşaklar sekülerleşme ile dayatılmaya çalışan ideolojik aygıtlara meydan okumakta.

pinterest
Bu sebeple Türkiyeli sekülerler endişeli olmayı bir kenara bırakıp neyin sekülerlik neyin laiklik olduğunun ayırdına varırsa dimağları açılacak gibi gözükmekte. Devlet güdümünde bir ''geri'' hamle yapılmaya çalışıldığının farkına varmak hiç de zor değil; fakat bu hamlenin yürürlüğe giren bir anayasa maddesi gibi toplum nezdinde bir yaptırıcılığı olduğu düşünülmemeli. 

Çünkü sekülerlik zamanla oluşan bir sürecin parçası olarak dünyaya sırtını dönmeyen nesillerin zihninde ve yaşamında kuşanmaya devam edecek gibi görünmekte. Bir başka yazıda görüşünceye dek şimdilik hoşça kalın sevgili okur.

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?