‘Sapfoo’… ‘Neredesiiiin..?’. Sapfo’dan hiç ses yoktu.
‘Uyuyor musun? Neredesin? Buradaysan bir tirat at! Şimdi bir tirat hadiii!’ Afrodit tüm enerjisiyle hanın içinde geziniyordu. ‘Hadii ama bu senin en sevdiğin oyun..! Nereden çıkacaksın acaba..?’
Sapfo’dan hala tık yoktu ama Afrodit’in gözleri Sapfo’nun özel odasına ilişti. Kapı yarım aralıktı. Sapfo bu saatte asla uyumazdı. Uyumazken da kapısı açık kalırdı. Bütün evle havalandırmak isterdi odayı. Afrodit bunları düşünerek, bir terslik olduğundan adım adım emin olarak Sapfo’nun odasına kadar yürüdü. İşaret parmağının ucuyla kapıyı itti. Kapı ince bir gıcırtıyla açıldı. Afrodit, Sapfo’yu yatağında, cenin pozisyonunda yatarken buldu. Yerde bir sürü buruşturulmuş kağıt ve yatağın üzerinde de aynısı. Sapfo da buruşturulmuş kağıtlar gibi duruyordu yatağın üzerinde.
Afrodit etrafa saçılmş kağıt toplarına şöyle bir göz gezdirdi. Sapfo’nun baş ucunda ise; jilet gibi, ucu bile kıvrılmamış bir parşömen vardı. Afrodit Sapfo’ya hiç seslenmeden yavaşça parşömeni komodinden kaldırdı. Gözleriyle okumaya başladı:
‘Uzak değildi Lezbos tahmin ettiğim kadar
Ama…
Kaybolmuş bir ruh için her şey uzak gelir
Dudaklarında başka bir şey vardı
Aldım onu
Bir hamlede indirdim mideme
Sen beni görmeden hemen önce
Ben bana karıştıktan biraz sonra
Sen beni görmeden önce yediğim çörek
Beni bana karıştıran yılan
Açlığımı bastıran bir gün
Ama gelecek tekrar kıvrılarak
Seni anlamak üzere
Beni aramaya dönüyorum’
Afrodit şaşkındı. İlk defa Sapfo’nun olmayan bir şiir okumuştu. Kağıda gözlerini dikti. Sonra da Sapfo’ya. Ortada garip bir şey olduğu belliydi. Ne olduğunu anlamak için 2 saat boyunca Sapfo’nun yanında durdu Afrodit. Sapfo’ya iyi gelmek onun boynunun borcuydu.
*
2 saat sonunda yatağında doğruldu Sapfo. Afrodit’in eli Sapfo’nun sırtındaydı. ‘Hadi’ dedi Afrodit, ‘Çıkar kalbindeki şiiri ve anlat bana olan her şeyi. Sen ilk kadın şairsin benim bedenimdensin, benim ruhumdan ve maceran nefesinde kafiyelenir, yoksa sayılmaz. Bunu bana sen öğrettin.’
Sapfo derin bir nefes aldı. Acısına yoğunlaştı, Veronika’nın gözlerini düşündü, Veronika’nın ona dediklerini. Hep böyle yapardı Sapfo.
Lezbos’a ilk yerleşen kişiydi o. Lezbos onundu. Daha kimse yaşamazken bu sınırlarda, buradaki ilk kadındı. Önce ağaçlara yazdı şiirlerini, sonra kuşlar toplandı Lezbos’a. Sonra kuşlara yazdı şiirlerini, kuşlar şarkı söylemeye başladı. Konuşan kuşlar haber saldı diğer krallıklara cik cik:
‘Bir kadın var şiir yazar, öğretir her kuşa şakımayı. Bir şiir var ve bir kadın yazar, sonsuz bir şiir bu. Kadınlarınızı gönderin, Sapfo hepsini açar.’
thoughtco
Bu söylence bir ferman gibi yayıldı. Kuşları konuşturan kadın, suskun, aşka isteksiz kadınlara da öğretir miydi açılmayı ve konuşmayı? Herkes merak etti ve kralların kız çocukları, yeni evlenmiş suskunlar, gözünde hayat aşkı sönmüş kadınlar, sütten kesilen kadınlar… hepsi Lezbos’a gelmeye başladı. Sapfo, kadınlara yaşamı hatırlatan, kadınlara konuşmayı, kendini ifade etmeyi ve sevişmeyi öğreten bir öğretmene dönüştü. Şiir ile şifa dağıtan bir öğretmene. Kendini şifalandırmak için, şiir yazması, başkasının şifası için, şiir okuması gerekiyordu. Başka türlü yaşayamazdı.
Sapfo, derin bir nefes verdi. Düşündeki Veronik’in, öğrendiği gerçek ismiyle Veronika’nın gözleri kapandı düşünde. Afrodit, okşar gibi yumuşakça çekti elini Sapfo’nun sırtından, gözlerini kapattı ve aynı anda Sapfo’nun dudaklarından dökülmeye başladı şiiri. Lezbos için, Veronika için ve kendi için:
Veronik Veronika
Heterotopyalı Veronika
Bilmezdim bir yılanın koynumdan geçeceğini ve geri gireceğini tekrar kuyuma
27 yaşındasın sen, ben saymayı bıraktım ve durdum bir yaşta
Sapfo’nun gözleri dolu doluydu. Titreyen elleriyle yatağının yanındaki boşluğa elini soktu. Elinde Afrodit’in daha önce görmediği garip, uzunca, eldiven gibi bir şey tutuyordu. ‘Bak’ dedi elinde tuttuğu şeyi Afrodit’e doğru sallayarak . ‘Bu Veronika’nın yılanının derisi. İlk defa değiştirdi üstünü yılanı. Bana tısladı ve tekrar içine kaçtı’. Afrodit derin derin gülümsedi Sapfo’ya. Sapfo’nun ne dediği konusunda tek bir fikri yoktu ama Sapfo’ya güveniyordu. Sadece onun iyiliğini istiyordu:
‘Hepsini kustun, çıkardın mı sevgilim?’ Sapfo dolu gözleriyle başını salladı ve Afrodit’in kucağına kıvrılıp ellerini bacaklarının arasında birleştirdi. Ceninleşti tekrar. Aynı Afrodit’in onu bulduğu gibi. İki fark vardı sadece: Biri Sapfo’nun şiire dönüşen enerjisi, diğeri de Veronika’nın yılanının eskimiş kıyafeti.