BOBOscope
STORIES

Sekskalibur - Bölüm IX: Bana Bak, Seni Gör

14 Tem 2023

Nina ve Veronika, bahçede oturmuş, uçan kelebekleri izliyordu. Yanlarından hemen 5-10 metre ötelerinden bir nehir geçiyordu… ve Veronika’nın aklından türlü türlü düşünceler... Uzaklarda, dumanları tüten Heterotopya mıydı onu bunca düşünmeye sevk eden?

3 Bardak
Garip ki, içinde bir endişe yoktu. Babası Freud’a Büyücüye ya da Şifacıya hiçbir şey olmuş olamazdı. Aklı onlara gidiyordu ama evhamlanmak gibi değil, emin olmak gibi. Peki, Heterotopya’da ne olmuştu. Sahi, oraya bir daha geri dönecek miydi? Peki Nina ne olacaktı, ondan ayrılabilecek gibi düşünmüyordu. ‘Evet… hoş geldin evham!’ diye mırıldandı Veronika. ‘Hıı, ne dedin?’ diye aynı tondan bir mırıltıyla cevap aldı Nina’dan. 

Garip…’ dedi Veronika, ‘Şu an hayatta senden ayrı olma düşüncesinden başka hiçbir şey beni korkutamıyor…’ derin bir nefes alarak devam etti, ‘Hoş… yani ben zaten çok korkan ve evhamlanan biri değilimdir genelde gamsızımdır, belki de ilk defa endişeleniyorum. Ama kim bilir belki önceden de-’ Nina, Veronika'nın bitmeyecek ve bir yere de gitmeyecek bir söz yoluna çıktığını fark etti. Onu yanağından tuttu ve yumuşakça düşüncelerinden sıyırarak kendine çevirdi. ‘Hayrola… bir yere mi gitmen gerekiyordu?’ Veronika, cevap olarak Nina’yı öptü. Bu yeterli değil miydi zaten? 

Nina yumuşak bir hamleyle Veronika’dan dudaklarını ayırdı. İki eliyle, Veronika’nın yüzünü tuttu. Aklına bir şey gelmişti. Gözleri aydınlandı. ‘Dur, hemen geliyorum’ dedi ve bahçe kapısından, Veronika’nın az önce uyandığı yatak odasına girdi. Elinde bir enstrümanla geri döndü. Güneşin ağaç gölgelerinden fırsat buldukça aydınlattığı teni mi daha parlaktı Nina’nın yoksa, yüzündeki gülümsemesi mi... diye düşündü Veronika. ‘Müzik dinlemeyi sever misin?’ diye sordu Nina enstrümanını kucağına oturtarak. Veronika, hafifçe rahatsızlanır gibi çimlerin üzerinde kıpırdandı. ‘Şey…’ dedi, ‘biz…’ Heterotopya’dan yükselen gri bulutların renginin açıldığını fark etti ve oraya bakarak devam etti ‘Heterotopya’da pek müzik dinlemezdik’ yani… ‘babam…’ bir yandan müzik dinlemediğine utanıyor, diğer yandan, ilk defa birine Heterotopyalı olduğunu söylemenin gerginliğini yaşıyordu. Hiçbir şey dememiş ama her şeyi demiş gibiydi. Kendine göre çok fazla şey dediği kesindi de… 

Kaçıngan gözlerle Nina’ya döndü. Onun yüzü hala apaydınlıktı. Ve elindeki telli enstrümanını tıngırdatmaya koyuldu. Bir yandan da şarkı söylemeye:

Nehir özgürce akıyor... nasıl hissettiğimi biliyorsun

Ağaçta çiçek... nasıl hissettiğimi biliyorsun

Bu yeni bir şafak

Yeni bir gün

Bu benim için yeni bir hayat

ve iyi hissediyorum…

Nina enstrümanın tellerine vurdukça kuşlar ötüyor, kuşlar öttükçe Nina onlarla şarkı söyler gibi kelimeleri ağzında şeker varmışçasına döndürüyordu. Sanki şarkı söylemiyor da büyü yapıyordu Veronika’ya göre. Bu kadar etkilenmesi normal miydi? Nina’nın mı büyüsüydü bu? Müziğin mi? Yanlarından akan nehrin mi? Yoksa Veronika’nın omuriliğinde düğüm olmuş yılanın sonunda serbest kalmasından gelen bir rahatlık mı? 

Veronika’nın vücudunu tatlı bir huzur sardı. Ilık bir su aktı sanki ensesinin kökünden gelip, omuriliğinin içinden geçen. Yandaki nehir gibi hissetti kendini. Şarkısını henüz bitiren Nina’yı da onun suyundan içen bir kuş gibi… ‘Sen…’ dedi Veronika, ‘bana büyü yapıyorsun sanki.’. Nina gülümsedi, ‘Büyü diye bir şey var mı? Sihir ufacık şeylerde ve her sabah söken şafakta, her gece dikilen karanlıkta, ardından yine gündüzü haber veren kuşun sesinde değil midir?

Sen de şairsin anlaşılan…’ dedi Veronika, yavaşça kalkarak. ‘Nereye gidiyorsun?’, ‘Bize su getirmeye.’, ‘Nerede olduğunu biliyor musun?’ diye seslendi Nina Veronika’nın arkasından. Veronika halledebileceğine haber verir şekilde elini kaldırdı ve az önce uyandığı yatağın yanından geçerek mutfağa doğru gitti. Biliyormuş gibi rastgele bir dolap açtı ve iki su bardağı çıkardı. Nina’nın şarkısını mırıldanırken musluktan su doldurmaya başladı ‘Nehir özgürce akıyor… yor yor yor… nasıl hissettiğimi biliyorsun…sun sun sun…’ keyifle başını sallayarak söylüyordu şarkıyı. Suları doldurdu ve arkasını döndü.

Döner dönmez, Büyücü ile göz göze geldi. Şok içinde kaldı. Hemen su bardaklarını kenara koydu ve Büyücüye sıkı sıkı sarıldı. ‘Sen… iyisin! Biliyordum! İyi olduğunu biliyordum!’ Büyücü, göğsünde tınlayan Veronika’nın kafasını okşadı. ‘Güzel kızım…’. ‘Seni hiç merak etmedim biliyor musun? Yani, ettim tabii ama şunu da bildim: Sana bir şey olursa hissederdim. İçim rahattı o yüzden dedim ki-’... Büyücü işaret parmağını Veronika’nın dudaklarına koydu. ‘Rahatladın mı artık?’, Veronika dolu gözleriyle başını aşağı yukarı salladı. 

Büyücü omuzlarından tuttu Veronika’yı, ‘Sen harika bir kızsın’ dedi. ‘Heterotopya’nın tüm kuleleri yıkıldı’ diye ekledi hemen ardından. Veronika endişe içinde Büyücüye baktı. ‘Yoo, endişelenme. Bunu sen başardın. Sadece baban bu durumu pek kaldıramadı ama o da alışır.’ Veronika anlamıyordu ama: ‘Tüm bunlar ne demek oluyor?’

‘Sen kendini yaşayarak, kalbini takip ederek ve ruhunun eşini bularak, üzerindeki büyüyü bozdun Veronika’ biraz duraksadı ve yutkunarak devam etti, ‘Bu büyüyü bozarak, tüm krallığın katılığını, sınırlarını ve batıllığını da kırdın’. ‘Ama…’ dedi Veronika, ‘ben hiçbir şey yapmadım ki…’ Büyücü kızının saçlarını okşayarak gülümsedi, ‘Kendin olmaktan başka hiçbir şey yapman gerekmez ki bu dünyada’... ‘Hadi’ dedi Büyücü, ‘Arkadaşına su götürüyordun…’, ‘Ama, ya sen… Sen ne yapacaksın?’,  Büyücü gülümsedi, ‘Beni nerede bulacağını biliyorsun… artık tamamen özgürsün. İstersen tekrar evine gel… İstersen burada Nina’yla kal’ Veronika Büyücüye sımsıkı sarıldı. Büyücü de ona. Bardakları aldı ve Veronika’ya verdi. Gülümseyerek, bir kafa hareketiyle gitmesini işaret etti. Veronika gözleri dolu dolu kafasını salladı ve mutfaktan hole, holden uyandığı odaya ve odadan Nina’nın yanına geçti. 

unsplash
Nina yattığı yerden doğruldu ve gülümseyerek suyu aldı ve 2-3 koca yudumda bitirdi suyunu ‘Ohh, susamışım gerçekten’ dedi. Veronika o sırada boynundaki Kalp Pusulasını çıkarmaya uğraşıyordu. Pek becerikli sayılmazdı. Nina, yüzünde sünmek bilmeyen gülümsemesiyle dizlerinin üzerinde doğruldu. Veronika’nın saçlarını kenara çekerek kolyesini çıkardı ve avucunun içinde Veronika’ya doğru uzattı. Veronika kolyeyi aldı ve Nina’nın yaptığı gibi dizlerinin üzerinde doğruldu. Kolyeyi Nina’nın boynuna taktı. ‘Ama…’ dedi Nina, ‘Bu senin takman gereken bir şey değil mi?’. Veronika gülümsedi,

 ‘Artık fark etmiyor… ha sen ha ben… sana bakıyorum ve kendimi buluyorum.’

Nina’nın hoşuna gitmişti bu ayna hissi. ‘Bana bak' dedi başını sağa yatırarak, 'seni gör…’ dedi başını sola yatırarak ve kendini çimlere doğru bıraktı yavaşça.

Veronika da aynısını yaptı. Ve iki kadın parlak gökyüzünün altında öylece günün ve hayatın keyfinde durdular.



Son.
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?