pixabay
STORIES

Miras

04 Ağu 2023

Bu öykü titiz bir araştırma sonucu ortaya çıkarılmış olup fazla malumat sahibi olmadığımız yazar H. R.'nin de bilinen tek öyküsüdür...

pixabay
Charlie kapıya yakın duruyordu. Meg rönesans tablolarından fırlamış gibi görünen avukatın tam karşısına oturmuştu. Bense pencerenin yanındaydım. Avukatın masasında ahşap, eski ama iyi bakılmış bir sandık ve yanında da ufak bir teyp duruyordu. Üçümüz de annemin bizlere bir şeyler bırakmış olmasına inanamıyorduk. İdeal evlatlar sayılmazdık. Ah kimi kandırıyorum, ideal evlat tanımından epey uzaktık.

Charlie burnunu çekerek, “Hadi bitirelim şu işi,” dedi. Ona oh Charlie'm, benim Charlie'm dememek için kendimi zor tutuyordum. Onca yılın ardından ne tepki vereceğini bilemiyordum.

“Ah iyi olur, sürüyle işim var. Çocukları okuldan almalıyım. Sonra da işe gitmem gerek,” diye söze girdi Meg.

İkisi de şimdi bana bakıyorlardı. Burnumu çektim. Meg’in yanına oturdum. Meg hemen kendine bir çekidüzen verdi.

Avukata bakıp, “Ne yapmamız lazım?” diye sordum.

Avukat ışıl ışıl bir gülümsemeyle söze girdi. “Açıkçası Bayan Wind’ın garip bir isteği var. Bu isteğinin neticesine göre içinizden biri mirasa hak kazanacak.

Charlie sert adımlarla avukatın masasına yaklaştı. Meg isterik bir kahkaha attı. Ben serçe parmağımın tırnağını kemirip usulca yere tükürdüm.

“Anlayamadım,” dedi Charlie.

“Bayan Wind kendisiyle ilgili herkesin bir anısını anlatmasını istiyor. Eğer anlatılanlar teypteki anılarla örtüşüyorsa hatta yakınından bile geçiyorsa mirasa hak kazanacaksınız.”

“Yani efendim, şey efenim mirası birimizin alabileceğini mi söylüyorsunuz?” diye sordu Meg.

Işığın yeryüzündeki sureti olan avukat kafasıyla onayladı. Charlie elini masaya vurdu. “Bu olamaz,” dedi. “Mirası bir kişinin alması saçmalık.”

“Ne yazık ki vasiyet böyle,” diye cevap verdi avukat.

“Şey yani neticede sonradan aramızda paylaşabiliriz öyle değil mi?” diye sordu Meg.

“Bunun için yasal bir sakınca yok hanımefendi.”

Akıllarından ne geçtiğini merak ediyordum. Yani sonuçta o annemizdi. O ulu Bayan Wind’dı ve sır tutmayı pek beceremezdi. Bizden gizli yüklü bir parası olduğunu sanmıyordum. Malı mülkü olmadığına da emindim. Zaten olsa da bunlarla ilgilenmiyordum. Ben buraya sadece Charlie ve Meg’i görebilme fırsatı için gelmiştim.

“Ben paylaşmam,” diye tıslayan Charlie de avukatın karşısına oturdu.

“Benim çocuklarım var,” dedi Meg.

“Benim de yaşanmamış bir hayatım...” karşılığını verdi Charlie.

Meg bana dönüp sen ne dersin dercesine baktı bir an. Omuz silktim. “Benim için sorun değil...”

Charlie sinirle güldü...

“Sorun değilmiş ah senin için ne zaman bir şeyler sorun oldu ki!”

Avukat din ve devlet işleri arasındaki çizgi çekmek isteyen aydın bir insanın tedirginliğiyle araya girdi.

“Kim başlamak ister?”

Meg çekinerek parmak kaldırdı. Avukat sözü ona bıraktı.

“Sanırım abilerim evde değildi. Yağmur yağıyordu ve babam da henüz işten gelmemişti. Sen yani şey annem işte örgü örüyordu. Ben o zamanlar abilerimi benden daha çok sevdiğini düşünürdüm. Bu yüzden bir oyun oynamaya karar verdim. Gidip kilere saklandım. Yokluğumu hemen fark ettin. Birkaç defa bana seslendin. Sonra döşemelerin gıcırtıları. Senin, yani annemin artan endişesi. Daha fazla tutamayıp gülmeye başlamıştım. Koşarak geldin, kapıyı açtın. Bana sarıldın. Ah anne, yanında olamadım, çok çok üzgünüm.”

Meg ağlamaya başlamıştı. Charlie ona tiksinerek baktı.

“Sakin ol tatlım,” deyip Meg’e sarıldım. Meg bu sarılmaya bir kış çiçeğinin açması gibi karşılık verdi.

“Kim devam etmek ister,” diye sordu güçlenen gün ışığının vurup da giderek gölgeye çevirdiği avukat.

Charlie öksürdükten sonra söze girdi.

Babamın ölümünden bir iki sene sonraydı. Sokakta birkaç serseriyi pataklamıştım. Eve kan revan içinde gelmiştim. Bayan Wind’a görünmeden kaçmaya çalışıyordum ama o beni fark etti. Usulca yanına çağırdı. Çekine çekine gittim. Şöyle bir bana baktı. ‘Seninle gurur duyuyorum,’ dedi. ‘Eğer gerekiyorsa kavga etmekten asla kaçınma. Baban öldükten sonra birilerinin bunu yapmasına ihtiyacımız olabilir. Kardeşlerini biliyorsun. Bu evin erkeği artık sensin.’ Ve o ölene dek de evin erkeği olarak kaldım.”

Oh Charlie'm, benim Charlie'm,” diye ağzımdan kaçırdım.

Charlie hışımla bana döndü. Yumruklarını sıkıyordu. “Bir daha sakın bana öyle seslenme. Sakın... Yoksa dişlerin yumruklarım tarafından özgür bırakılır.”

Kahkaha atmamak için kendimi zor tutarken avukat araya girdi.

“Ya siz?”

“Hayır, benim anlatacak bir anım yok,” cevabını verdim.

“Eh ne kadar çabuk evi terk ettiğini düşünürsek,” dedi Charlie.

“Charlie,” diye cılız sesiyle kesmeye çalıştı Meg.

Charlie’nin gözleri öfkeli bir okyanustu artık. “İkinizin de burada olmaması gerek. İkiniz de kaçtınız. Yok oldunuz. Biriniz ayyaş bir adamın peşinden gitti. Diğeriniz boktan hikâyeler yazacağım diye tutturup evden uzaklaştı.”

Benim güzel kız kardeşim; Meg'im neredeyse yeniden ağlamak üzereydi.

“Oh Charlie'm, benim Charlie'm.”

Charlie hızla ayağa fırladı, ben de yavaşça kalktım. Çeneme sağlam bir tane çaktı. Yere kapaklandım. Başımda söylenip duruyordu ve Meg artık ağlıyordu. Ben ayağa kalkmaya çalışırken, annemizin cızırtılı sesini duyduk.

“Merhaba çocuklar. Demek yine bir aradasınız. Avukat olan biteni anlatmıştır eminim. Şimdi bir bakalım. Önce Meg’den başlayalım. Meg saklandığın zamanı anımsıyorsun değil mi? Sonu nasıl bitmişti? Ah yavrum eminim anlattığın gibi değildir. Çünkü o gün sana iyi bir ders vermek istemiştim. Saatlerce kilerdeydin, sonra da uyuyakalmıştın. Tabii biz sana seni bulup çok korktuğumuzu söylemiştik. Ders işe yaramıştı ama, anneciğinin hakkını yeme...”

Meg söylenenlere inanamıyordu. Göz bebekleri iyice büyümüştü.

“Charlie, canım oğlum. Kavga ettiğin zamanı anlattığına eminim. Epey bir silkelenip eve dönmüştün. Neden yaptığını sorduğumda kaçamak cevaplar veriyordun. Ama beni en çok sinirlendiren yeni aldığımız ceketinin canına okumuş olmandı. Kolundaki yırtığı fark ettiğimde sana sağlam bir tokat atmıştım. Günlerce benimle konuşmamıştın. Sonra benim anlattıklarımla işi tatlıya bağlamıştık. Çocuklarım size hep mutlu anılar verdim. Neyse ki o zamanlar küçüktünüz ve ne söylesem inanmaya meyilliydiniz. Mirasınız için tasalanmayın kazanan olmadığına göre sandıktakileri paylaşabilirsiniz. Umarım...”

Kayıt sonlanmıştı. Charlie sandığa bakıyordu. Meg’in gözleri yerdeydi.

“Aslında son zamanlarda akli dengesi pek yerinde değildi,” dedi Charlie.

“Ah zavallı,” diye ekledi Meg.

“Belki de hiç olmadığı kadar iyiydi,” cevabını verdim.

“Sen, sen nereden bileceksin ki!”

Avukat sandığı önümüze doğru itti. Bir süre ne yapacağımızı bilemeyerek bekledik.

“Charlie açsana, bu senin hakkın,” diye fısıldadı Meg hala öfkeli görünen kardeşime.

Charlie sandığı aldı. Şöyle bir tozunu silkeledi. Kapağını usulca açtı. Gördüklerimizin ne olduğunu ilk başta idrak edemedik. Biraz daha inceleyince sandığın fotoğraflarla, mektuplarla, kol düğmeleriyle, çocukluk çizimleriyle, bir iki bebek ayakkabısıyla yani insanların çoğunun ıvır zıvır diye nitelendireceği şeylerle dolu olduğunu gördük. Ben bir kahkaha patlattım. Charlie bir şey demeden derhal hışımla çıktı gitti. Meg kısa bir süre daha kaldı. Sonra o da gitti. Gitmeden, “Yeğenlerini görmeye gel Ryan,” diye fısıldadı.

Sona kalmıştım. Bazı kağıtlar imzalayıp sandığı aldım. Avukata pencerelerden vuran ışık için bir iki öneride bulundum. Memnuniyetle ofisten ayrıldım. Koltuğumun altında bana ait hiçbir şeyin olmadığına emindim, yine de hikâye dolu eşsiz sandığımla mutlu mesut kendimi sokağın gürültüsüne bıraktım. Annemin, "Umarım işine yarar," deyişini duyuyordum. Canım annem, iyi ki varsın!
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?