Altın
%
Dolar
%
Euro
%
Bitcoin
%
Eth
%
Önümüzdeki 5 gün boyunca
bostonglobe.com
BUSINESS

Milgram Deneyi: Otoriteye İtaat

29 Mar 2023

Yeni bir işe başladığınızda veya yıllardır çalıştığınız şirkette terfi aldığınızda kendinizi nasıl hissedersiniz? Birinde daha itaatkâr iken diğerinde daha otoriter öyle değil mi? Peki hemen hemen her meslekte otoriteye itaatten söz edilebilirken, kişinin ahlaki değerleri bu denklemin neresindedir? Hadi gelin Milgram deneyi örneğiyle bu durumu derinlemesine inceleyelim…

3 Bardak
Yeni bir işe başlayacağınızda, o alandaki tecrübeleriniz veya kişisel donanımınız, özgüveninizi ortaya çıkaran ve artıran en önemli etkenlerdendir. İçeri girdiğiniz anda, görüşme yapacağınız kişiye karşı sergilediğiniz tavırlar da bu doğrultuda sizinle ilgili ilk izlenimlerin edinilmesini sağlar. Fakat ilk izlenim hiçbir zaman tek taraflı olmaz… Siz de içeriye ilk girdiğinizde, oradaki otoriteyi görür, fark eder veya hissedersiniz. Aynı zamanda dikkati çeken bir diğer şey ise diğer çalışanların bu duruma sağladığı mükemmel uyumdur.

pexels.com
Diğer senaryoda, dirsek çürüttüğünüz, yıllarınızı verdiğiniz, mesaiye kalmaya doyamadığınız ve çeşitli mobbinglere maruz kalmanıza rağmen yılmadan devam ettiğiniz çalışma hayatınızın, aldığınız terfi ile sonunda karşılığını verdiğini düşündüğünüz kısmına geçmiş bulunursunuz ve artık içerideki bir otorite de siz olmuşsunuzdur. Boyun eğerken boyun eğilen taraf olmak, eminiz sizin de gururunuzu okşayan bir his olmuştur… Peki geriye dönüp baktığınızda otoriteye itaat etmenin, içinizde uyandırdığı hisleri nasıl tanımlarsınız?

Bu hissi kimileri korkuyla, kimileri çaresizlikle kimileri de “Aman başım ağrımasın” şeklindeki bir savunma mekanizmasıyla açıklayabilir. İtaat etmek iş dünyasının bir parçası gibi görünse de hangi düzeyde ve hangi sınırlar içerisinde uygulanacağına karar vermek, yine kişilerin elindedir. Bireyleri tüm insani duygulardan ve düşüncelerden uzaklaştırabilecek boyun eğme mekanizmasının neyden beslendiğine ve sınırları ne kadar zorlayabileceğine bakmak istediğimizde ise Milgram deneyi usulca bizi selamlar… 

britannica.com
Milgram deneyi kısaca, bireylerin kendi ahlaki değerleriyle çatıştığı noktada, otoritelere uyma eğiliminin düzeyini konu edinen psikolojik bir çalışmadır. Stanley Milgram, 1961 yılında Albert Eichmann’ın yargılanmaya başlamasından kısa bir süre sonra, itaat çalışmalarıyla bilinmeye başlayan bir psikologtur.Albert Eichmann, Yahudilerin soykırım sırasında sürgün edilmelerine sebep olan isimlerden biridir ve çıkarıldığı mahkemede “Biz sadece emirlere itaat ettik” ifadesiyle Stanley Milgram’a söz konusu deney için ilham olmuştur.

aksehirpostasi.com
Milgram, yapacağı deney için 1961 yılının Temmuz ayında gazetelere ilan vermeye başlar. “Hafıza ve öğrenme üzerine yapılan bilimsel bir çalışma” ilanına yirmi ile elli yaş aralığındaki erkeklerin başvurabileceği söylenir ve katılım sonucunda kendilerine ödeme yapılacağı da belirtilir. Deney, öğretmen rolündekilerin, öğrencilere belirli kelimeleri öğretmesiyle gerçekleşecektir ve bunun için belirlenen üç rol vardır. İlki, deneyci -yani Milgram-, ikincisi öğretmen -yani denek-, üçüncüsü ise öğrenci -yani aktör-dür. Katılımcılar laboratuvara geldiklerinde karşılarında otoriteyi simgeleyen beyaz önlüklü deneyci vardır. Bir kutudan rollerin çekilmesi gerektiği söylenir ve kişiler, çektiği kağıtlarla rollerini kendi belirlediğine inandırılır. Oysaki katılımcılar gelmeden önce tüm roller belirlenmiş, kağıtların hepsine “Öğretmen” yazılmıştır.

suleymanustun.com
Öğretmenin görevi, öğrencilere bazı kelimeleri öğretmektir. Kontrol ettiğinde öğrenciler kelimeleri yanlış söylerlerse, elektroşok ile cezalandırılacaklardır. Deneye başlamadan önce öğrencilerin çekeceği acının tahmin edilebilir olması için deneklere elektroşok uygulanır fakat öğrencilere elektroşok verilmeyecek, önceden kaydedilmiş sesler kullanılarak veriliyor-muş gibi yapılacaktır. Tabii bu esnada öğrencilerin çığlıkları ve bağırışları, elektroşok seviyesiyle birlikte artacak, deneği acı çektiklerine ikna edeceklerdir. Burada önemli olan, deney gözlemcisinin -yani otoritenin- deney boyunca öğretmenin yanında kalmasıdır. 

webtekno.com
Her hatalı cevap, elektroşokun şiddetini 15 volt artıracaktır. Deney başlar ve verilen yanlış cevaplarla birlikte verilen şokun dozu artar. Kısa inlemeler uzun çığlıklara dönüşür ve duvarlar yumruklanır. Denek devam etmek istemediğini söylediğinde kendisine verilecek cevaplar hazırdır: “Lütfen devam edin” , “Deney gereği devam etmeniz gerekmektedir”, “Devam etmeniz gerçekten çok önemlidir” ve “Başka seçeneğiniz bulunmuyor, devam etmek zorundasınız”. Bu dört cümleyi duyduktan sonra denek hala durmakta ısrarcı oluyorsa deney gerçekten durdurulur fakat otoritenin yönlendirmeleriyle cezalandırmaya devam edilirse 450 voltluk maksimum şok, öğrencilere uygulanır. Üçüncü 450 voltluk elektroşokta deney sona erer çünkü bu akım bir insanı öldürebilecek güçtedir. 

pexels.com
Stanley Milgram’ın Yale Üniversitesindeki öğrencilere ve akademisyenlere uyguladığı anketlerde, bahsedilen cezayı verme olasılıklarının 0 ile 5 arasında oylanması istenmiş ve 100 öğrenciden hepsi, bu ankete 0 ile 3 arasında puanlar vermiştir. Genel ortalama 1.2 çıkarken sonuçlar, kimsenin bu kadar yüksek voltlu bir elektriği, bilerek ve isteyerek bir insana uygulamayacağını göstermiştir. Fakat gelin görün ki laboratuvar ortamında olaylar, hiç de anketlerdeki gibi gerçeklememiştir…

webtekno.com
40 denekten 26’sı, verdikleri cezalardan ne kadar rahatsız olduklarını dile getirseler de emirlere uyarak öğrencilere en yüksek elektroşoku uygulamışlardır. Bunun yanında süreç devam ederken, deneyin neyi amaçladığı ve ne yapmak istendiği sorgulanmış, deneyin sona erdirilmesi halinde kendilerine verilen ücretlerin de iade edileceği söylenmiştir. Tüm bunlar olurken deneklerin yoğun stres altında olduğunu gösteren (terleme, kekeleme, titreme vb.) belirtiler gösterdiği de kaydedilmiştir.

pexels.com
Deney sonucunda hiçbir şiddet eğilimi olmayan ve psikolojik bir rahatsızlığı bulunmayan insanların, yıkıcı eylemlerin bir parçası olabileceği sonucuna varılmıştır. Otoritenin gücü, bireylerin ahlaki değerlerine ters düştüğünde bile onlara istediklerini yaptırabilecek kadar baskınken otoriteyi reddetme oranı oldukça düşüktür. Bize kalırsa burada kilit nokta sadece otoritenin zorlaması değil, elinde cezalandırma gücü olan insanların, güç zehirlenmesi yaşamasıyla da ilgilidir. Dolayısıyla evet, otorite ittirici bir güçtür fakat buna karşı koymak, insanın içindeki güce de karşı koymasıyla ilgilidir. 

pexels.com
Hak edilmeden elde edilmiş veya sonradan kazanılmış güç, insanların üzerinde anlamsız bir otorite kurma isteğine sebep olabilir ve bu durumda otoritenin kararlarının sorgulanmasının yanında, insanın kendini de frenleyebilmesi gerekir. Hayatımız boyunca bize yol gösteren, bizim yerimize karar veren, verdiğimiz kararları sorgulayan ve sorgulatan insanlar olacaktır. İş hayatımız da hiyerarşik düzenle birlikte, buna en müsait yerlerden biridir. Dolayısıyla kendi ahlaki sınırlarını ve “Olmaz”larını belirlemeyen her insan hem kendisine hem de çevresindekilere zarar verebilir. Bizden üstün birinin var olduğunu kabullenmek, o kişinin tüm karar ve isteklerine uyum sağlamamız gerektiği anlamına gelmezken otoritenin karşı koyulamaz bir güç olduğu yanılgısı da sonsuza dek süremez… İnsan olarak önceliklerimizin ve değerlerimizin, bize dayatılanlardan daha önemli olduğunu hatırlamamız dileğiyle! 

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?