Mide Ameliyatları Kilo Vermek için Tek Çare mi?

Bariatrik cerrahi ya da obezite cerrahisi olarak geçen bu işlemlerin sayısı her geçen gün artıyor. Dünyada ilk olarak 1954 yılında gerçekleştirilen bu işlemler Türkiye’de 1998’de gerçekleştirildi ve o günden beri etkinliği artarak devam etti. Obezite cerrahisi kapsamında en çok bilinen tüp mide yani mide küçültme ameliyatı, midenin bir kısmının çıkartılması ile yapılıyor. Bunun dışında gastrik bypass ameliyatı dediğimiz başka bir yöntem de mide hacmini küçültmeyi hedefliyor. Bu cerrahi yöntemler aslında öncelikli olarak sadece kilo verme değil metabolik hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Obezitenin metabolik hastalıkları da tetiklediğini düşünürsek; yüksek kilolarda olan aynı zamanda birden fazla kronik hastalığa sahip kişilerde tedavici edici yöntem olarak belirleniyor. Bu cerrahi yöntemlerde kişinin ağırlığının %50-70’ini kaybetmesi hedefleniyor.

Obezite cerrahisi kişide fazla kiloların üst sınırlara çıktığı; kronik hastalıkların sağlığı artık olumsuz etkilediği ve kişide ne diyetin ne egzersizin fayda etmediği durumlarda yapılması zorunlu görülen işlemlerdir. Ancak büyük bir ameliyat olmasının yanı sıra ameliyat sonrasında da ciddi bir diyet sürecinden geçileceğini unutmamakta fayda var. İlk etapta sıvı bir beslenme planı uygulayacağınız bu işlemde daha sonra yavaş yavaş katı besinlere geçeceksiniz. Ayrıca bu süreç içerisinde midenizi yormayacak yiyeceklerle beslenmeli, abur cuburdan uzak durmalı ve alkolü de sınırlamalısınız.

Mide ameliyatları ve endoskopik işlemler en son ve en kalıcı çare olarak görülse de bu işlemlerle kilo verememiş ya da sonradan kilolarını geri almış çok sayıda insan var. Bunun sebebi de insanların bu operasyonu bir sihirli değnek olarak görmesi ve operasyon sonrası diyet süreci bittikten sonra eski alışkanlıklarına geri dönmeleri. Oysa herkes mide ameliyatı olmak zorunda değil. Eğer ciddi obezite ve metabolik sendrom yaşıyorsanız; doktorunuz başka çareniz olmadığını söylüyorsa elbette ameliyat olmak zorundasınız.