Google Images
SCOPE

McDonaldlaşma Nedir?

02 Ağu 2023

Bugün yine ilginç olduğu kadar anlamlı bir konseptle karşınızdayız sevgili okurlar. 1990’lardan bugüne sosyolojinin ana temalarından biri haline gelen küreselleşme çalışmalarına yön veren bir kavram olan McDonaldlaşma, ilk defa 1993’te Amerikan toplumbilimci George Ritzer’in 1993’te yayınladığı The McDonaldization of Society kitabında can buldu. Peki bir fast food restoran zinciri nasıl oldu da toplumsal açıdan bir yeniden şekillenme ve yapılanmayı anlatır oldu? McDonaldlaşma nasıl bir süreci işaret ediyor? Bu sürecin artıları ve eksileri neler? Gelin birlikte inceleyelim.

Klasik sosyolojinin en önemli düşünürlerinden Max Weber modern toplumları inşa eden değer ve kurumları kısaca bilimsel rasyonalite, legal ve rasyonel otorite, bürokrasi kavramlarıyla açıklarken, bu anlayış her ne kadar 20. Yüzyıl toplumları için geçerli olsa da, yeni milenyumun dönüşen paradigmasını açıklamakta yetersiz kalıyordu. Keza ulaşım, bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi, Soğuk Savaş Dönemi'nin bitmesi, 1980'lerden itibaren serbest pazar ekonomisinin gelişimi, sermayenin özgürleşmesi, uluslararası ticaretin artması ve hizmet sektörünün büyümesi gibi etmenler, büyük ölçekte ve hızla dönüşen sosyal, ekonomik ve politik yapılara farklı merceklerle bakmayı zorunlu kılıyordu.

Max Weber
Weber’in teorisinde modern toplumların belirleyici özelliği hiyerarşik düzen, iş bölümü, liyakate dayalı istihdam ve hukukun üstünlüğünün tanınmasıyken, dönüşen dünya düzenini sosyal, ekonomik ve politik yapıları yalnızca bu kavramsal araçlarla açıklamak yetersiz kalıyordu. İşte bu noktada George Ritzer’in öne sürdüğü McDonaldlaşma (ing. McDonaldization) kavramı, daha güncel ve kapsayıcı bir mercek sunuyordu. Peki Ritzer’in toplumların McDonaldlaşması ile anlatmak istediği neydi?

George Ritzer
Ritzer, McDonalds'ı incelediğinde, tüm şubelerinde standart olan belirleyici değer ve ilkeler olduğunu gözlemlemişti. Bunlardan ilki zamandan ve enerjiden tasarrufu amaçlayan verimlilik (ing. efficiency) ilkesidir. Hem müşterinin ihtiyaçlarını en kısa zamanda karşılamak, hem de bu çabayı enerjiyi minimize ederek sürdürmek, verimliliğin başlıca göstergelerinden. McDonalds personellerinin neredeyse iyi çalışılmış ve önceden tasarlanmış bir koreografiye benzer şekilde çalışmaları ise verimlilik ilkesinin en görünür sonucu.

Google Images
İkinci ilke ise hesaplanabilirlik (ing. calculability). İşin kalitesinin verimlilik ilkesi uyarınca standardize edildiği bir çalışma atmosferinde, personeller işin niteliğinden ziyade niceliğine vurgu yapıyor. Diğer bir deyişle, bir shift süresince ne kadar satış yaptığın işletme içerisinde hiyerarşide çalışanı öne çıkaracak tek denklem olabiliyor. Yine bir mönünün ne kadar kısa sürede hazırlanabileceğinin sürekli ölçümü, zamanın da hesaplanabilmeli göre olabildiğince işletme yararına kullanılmasının bir diğer kanıtı olarak sunuluyor. Kısacası nicel bir ölçümü olabilecek tüm veriler giderek önem kazanıyor. Nitekim Ritzer, daha sonraları Facebook ve Amazon gibi dijital platformların McDonaldlaşma ile seneler önce işaret ettiği hesaplanabilirlik ilkesi doğrultusunda büyük verileri var ettiğini belirtiyor.

Google Images
Öngörülebilirlik (ing. predictability) ise üçüncü ilke olarak göze çarpıyor. Tüm ürün ve hizmetlerin küresel çapta aynı standarda sahip olması, müşterilerin konum farketmeksizin McDonalds’ta karşılaşacakları mönü ve hizmetin benzer olması, öngörülebilirliğin birer göstergesi oluyor. Rutin bir üretim ve servis esnasında tekrarlayan davranışlar, müşteri deneyimini de mekândan bağımsız ortaklaştırıyor ve tahmin edilebilir kılıyor.

Son olarak ise kontrol mekanizması öne çıkıyor. Yöneticilerin çalışanları sürekli bir denetim altında tutması ve günlük rutin işlerin standarda uygun bir şekilde yerine getirildiğinin kontrolü, devamlılığın en büyük koşullarından birisi olarak beliriyor.

Google Images
Çarpıcı olan ise, bu dört ilke çerçevesinde ortaya çıkan tutum ve davranışlar, yalnızca üretim, iş ve müşteri deneyimi ile sınırlı değil. Ritzer’in toplumun McDonaldlaşması olarak ifade ettiği, bu dört belirleyenin toplumsal hayat dinamiklerinde giderek etkisini artırması. Özellikle Batılı kapitalist şirketlerin uluslararası arenada faaliyetlerini her geçen gün artırdığı düşünüldüğünde, yalnızca ekonomik paradigmalar ortaklaşmıyor, bunun yanında kültürel ve toplumsal bir hegemonya vücut buluyor.

Sonuç olarak, küreselleşme ile birlikte gündelik yaşamın standart hale gelmesi, niceliğin ve hızın giderek önem kazanması, bireylerin özgünlüklerini yitirip belirli tipolojiler güdümünde kimliklerini bulması ve buna uygun davranması, McDonaldlaşma dediğimiz sürecin sonuçları olup çıkıyor. Bu açıdan bakıldığında, her ne kadar küreselleşmenin yadsınamayacak artıları olsa da, McDonaldlaşma farklı yaşam biçimlerini, değerleri ve gündelik hayat pratiklerini standardize ediyor ve bu aynılığın sorgulanması gerekiyor.


Kaynakça

Ritzer, G. (2002). An introduction to McDonaldization. McDonaldization: The Reader2, 4-25.


©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?