twitter
KADIN KAFASI

Madem İstismar Ediliyordu Neden Kaçmadı?

27 Tem 2023

Bu soru size de tanıdık geliyor değil mi: Madem istismara uğruyordun neden kaçmadın? Gündüz kuşağı programlarında ahlâk kumkumalığı yapan birçok kadın, başka birçok kadına yöneltiyor bu soruyu sıklıkla. Sahi neden kaçmıyorlar? Gelin, kurbanın istismarcısıyla kurduğu ilişkiye yakından bakalım.

iaahbr.tmgrup.com.tr
Hiç lafı dolandırmadan, direkt hedef göstererek başlamak isterim. Gündüz kuşağı programlarından bahsederken bir genelleme yaptığımız zaman kurunun yanında yaş da yanıyor, o yüzden muhatabı baştan belirleyelim isterim. Esra Erol ve Av. Hülya Kuran’ın programında defalarca denk geldiğim bir soru bu: Madem tecavüze uğruyordun/ dayak yiyordun/ psikolojik şiddet görüyordun/ istismara uğruyordun neden çekip gitmedin? Bu soru, bu ikilinin durduğu o steril noktayı öyle iyi işaret ediyor ve psikolojik arka planı çözümleyemediklerini öyle iyi gösteriyor ki…
Tabii değinmemiz gereken iki yanı var bu meselenin, öncelikle elbette kurban kişinin psikolojisi ve seyirciye verilen mesaj. Toplumsal cinsiyet kodlarını yeniden ve yeniden üreten, yargıları tekrar tekrar besleyen bu tip programların -Seda Sayan da dahil- tehlikesi büyük aslında. Kadına sürekli olarak evini, yuvanı, çocuklarını neden bırakıp gittin diye bas bas bağıran, yargılayan, başkasıyla kaçtığı için ahlâk bekçiliği yapan kişiler, kadının o evde ne yaşadığıyla ilgilenmeyen, ilgilenir gibi yaparken de ilgisiz görünerek aslında karşısındakini domine eden bir tavır içerisinde bulunan bu şahıslar, ne kurbana ne de seyircilere iyi mesajlar veriyor aslında.

unsplash
Peki neden gitmiyor bu kadınlar biraz buna yakından bakalım mı? Bu soru zor ve karmaşık bir yanıtı beraberinde getiriyor aslında. Ülkemizde de dünyada da kadına şiddetin her türlüsü ziyadesiyle var. Fakat bu şiddetten kaçma, şiddeti reddetme, kabullenmeme gibi pratikleri arzulayan bir kitle de var. Bu kitle kadının her daim dik durmasını, ona herhangi bir şiddet emaresini gösteren birinin yanından hızla uzaklaşmasını istiyorlar. Elbette bunu hepimiz isteriz ama durum öyle gelişmiyor işte.

pbs.twimg.com/media/FuUXTIBXgAAqxC1?format=jpg&name=4096x4096
Bessel A. Van Der Kolk, dinlediği bir sunumdan bahsediyor Beden Kayıt Tutar isimli çalışmasında. Bu sunumda tatsız bir deney anlatılıyor. Hayvanseverlerin canını sıkacak olan bu deney, köpekler üzerinde yapılıyor ve öğrenilmiş çaresizlik meselesini bir kez daha kanıtlıyor. Pensilvanya ve Colerado Üniversitelerinin bu ortak çalışmasında yöntem şu şekilde: iki grup köpeği iki ayrı kafese kapatıyor ve bir taraftakilere hiçbir şey yapmazken diğer kafesteki köpeklere belirli aralıklarla elektrik veriyorlar. Sistematik işkence bir süre devam ettikten sonra iki kafesin de kapılarını açıyorlar.

s1.dmcdn.net
Sonuç çok şaşırtıcı, şok işkencesine maruz kalmayan köpekler koşarak kaçarken, diğer grup kaçma teşebbüsünde bulunmuyor. Peki neden? Bu, travma yaşayan hayvanların da insanların da yaşadığı ortak bir durum aslında. Zaten önce köpekler sonra fareler, maymunlar, kediler ve filler üzerinde yapılan bu deneylerin asıl amacı elbette insan tepkisine ulaşmak. Bu hayvanlar duygusal anlamda insanla örtüşüyor ve ortaya şu sonuç çıkıyor: travma yaşayan kişiler dışarıda kendilerini daha büyük bir tehlikenin bekliyor olabileceğini düşünüp, hareket etmekten yani kaçmaktan korkuyorlar. İşte insanın da hayvanın da kaderini bu davranışı belirliyor sonuç olarak.
Yapılan araştırmaya göre travma yaşayan köpekler yüksek oranda stres hormonu salgılıyorlar ve tehlike geçtikten sonra da stres hormonunu aynı oranda salgılamaya devam ediyorlar. Normalde anormal bir durumla karşılaşan kişinin beyni savaşmaya ya da kaçmaya yöneliyor. Fakat uzun süreli şiddete maruz kalmış kişide durum öyle işlemiyor. Beyin kaçma, savaşma ya da donma sinyalini göndermiyor. Kabullenme hali, karşı çıkmama hali de işte tam buradan besleniyor.

unsplash
Bu hali yalnızca eşlerinden kaçan kadınlara mâl etmeyelim. Evden kaçan kız çocuklarını da bu kefeye koyalım. İstismarcı aileleri olan genç kadınların da aynı şeyi yaşadığını unutmayalım. Ve bu programlarda ne derdin vardı da evden kaçtın diye sorular yöneltildiğinde alınan cevaplardan tatmin olmayışlarını, belki ancak bir terapide gün yüzüne çıkabilecek meseleleri böyle ulu orta, saygısızca ve direkt olarak sorabilme cüretlerinden bahsetmek gerekiyor.
Bir diğer nokta da istismarcı bir adamla birlikte olan kadının çok yüksek ihtimalle babası ve/veya annesi tarafından da istismara uğramış olma olasılığının çok yüksek olması. Elbette aklınıza yalnızca cinsel istismar gelmesin, manipülasyonun tüm biçimlerini ve istismarın tüm hallerini aynı kefeye koymak gerekiyor burada. Bu da aslında bildiği dilden konuşan bir başkasını bulduğu anlamına geliyor kadının. Güvenli alan algısı öylesine yıkılmış oluyor ki yeni bir yere kaçmak, gitmek o kişi için imkânsız hale geliyor.

unsplash
Kadın sığınma evlerinin web sitelerini açıp bakarsanız orada çok önemli bir nokta üzerinde ısrarla duruluyor: ne yaşamış olursanız olun, burada sizi hiç kimse yargılamayacak. Tek amaç kadını korumaya almak olan bir yaklaşıma ve sisteme ihtiyacı yok mu bu programların da? Neresinden bakarsak bakalım kaba ve hoyrat bir tavır görülüyor bu programlarda. Televizyona çıkan, çıkartılan kişilerin sonrasında ne yaşadığını bilemiyoruz ama gözler önünde yaşatılanlar incitici ve empatiden uzak görünüyor.

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?