Önümüzdeki 5 gün boyunca
KADIN KAFASI

Kıyameti Bekleyen Kadınlar

21 Eyl 2022

Bazı sorunların sadece kadınlara özgü olması veya sıklıkla kadınlarda ortaya çıkması, toplumdaki kadın algısının yansıması olarak görülebilir. Kıyameti bekleyen kadın kimliği de çocukluğundan beri içinde yoğrulduğu şartların bir sonucu aslında kadınlar için... Peki nedir kıyameti bekleyen kadın? Biz de bu kadınlardan birisi miyiz? Cevaplar yazımızda…

Özellikle kadınlarda görülen ve cinsiyet kimliğinin baskılandığı toplumlarda ortaya çıkan kıyameti bekleme hali, birçok psikolojik sorun gibi çocuklukla ilgilidir. Tüm duyguların, iyi veya kötü, bir kıyamet senaryosuna bağlanma hali temelinde emin olamama duygusunu taşır. Çocukluğunda, giyeceği kıyafetten seçeceği mesleğe, sevdiği renge ve hatta oynayacağı oyuncağa kadar ebeveynleri tarafından karar verilen kadınlar, yetişkin bir insan olduğunda bu tip kararları tek başlarına almaktan çok korkarlar. Uzmanlar bu duruma “zor yoldan öğrenmek” diyor. Yani kendi başına ve korku dolu bir biçimde hayatı anlamaya, kendine uygun olanı seçmeye çalışma çabası… 
Örneğin üniversiteye gidene kadar ne yiyeceğine kendisi karar verememiş bir kadın, başka bir şehre taşındığı zaman kendine uygun beslenme düzenini ya oturtamıyor ya da çok zorlanıyor. Bu durumda sürekli annesini veya ailesini arayarak, onlardan yardım alarak basit bir beslenme düzenini oluşturmaya çalışıyor. Benzer örnekleri meslek seçimleri, ideoloji, din, evlilik, ilişki veya cinsellik gibi durumlar için de çoğaltabiliriz. 


Kıyameti bekleyen kadınların bir diğer önemli özelliği ise anne, abla, teyze gibi bir figürün sürekli tetikte olma, endişelenme halinden kaynaklanıyor. Eğer ailede bir ölüm, yaralanma veya benzeri bir travma varsa, aileler çocuklarını koruyabilmek için çok daha fazla özen gösterebiliyor. Mesela bir anne, tüm gençliğinde ve evlilik hayatında maddi sorunlarla mücadele etmişse genellikle kızına da aynı korkuları aşılayabiliyor. Elbette bu tip yetiştirilme biçimlerinin erkek çocuklar için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kız çocuklarının çok daha fazla korunduğu, gözetildiği toplumlarda bu panik ve endişe hali erkeklerden çok kadınları etkiliyor. 

Tüm bu yetersizlik ve korku duyguları içinde büyüyen bir kadın ise artık kıyameti beklemeye meyilli hale gelebiliyor. Bazı durumlarda ise psikolojik açıdan yaşadığı zorluklar daha ciddi sorunların, hastalıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. Çünkü basit bir baş ağrısını “beynimde tümör mü var?” stresine dönüştüren herhangi bir insan, zaman içerisinde psikolojik açıdan zayıflamaya başlıyor. Baş ağrısının bir ilaçla geçebileceğini veya ağrıyı ortaya çıkaran koşulları düşünmüyor bile. Sonuç, sürekli bir endişe hali… 
Bu duruma biraz daha şüpheci bir noktadan yaklaşırsak, zaten çağımızdaki birçok olayın hepimizi korkuttuğunu düşünebiliriz. Küresel olarak yaşanan birçok sorun hepimizi fazlasıyla etkiliyor. Evet, böylesi toplumsal travmaların da kıyameti bekleme senaryolarını ortaya çıkarma ihtimali vardır. Ancak aradaki fark, kıyameti bekleyen kadınların hayatını yöneten duygu “felaket senaryolarıdır.” Eğer sürekli dışarıdaki bir tehlikenin onu beklediğini düşünerek büyümüşse bir kadın, sadece eğlenmek için dışarı çıktığında bile aşırı gergin olabilir. Belki sadece bu yüzden eğlenmeye bile gitmeyi tercih etmeyebilir. 

Başka bir örneği, diğerleri üzerinden yaratılan senaryolarda da düşünebiliriz. Çocukluğunda ve ergenlik dönemlerinde herhangi bir sebeple geç kaldığında çok büyük tepkiler alarak büyüyen kadınlar benzer duyguları ilerleyen yıllarda hissedebilir. Bir kafede otururken, on dakika geç kalan arkadaşının trafiğini takıldığını düşünmez. Aksine onun kötü bir kaza geçirmiş olabileceği ihtimaline odaklanarak panikler. Burada önemli olan, gecikme süresinin gerçekten merak edilecek kadar uzun olmaması ve üretilen senaryonun ölümcül halidir. On dakika sonra, beklenen arkadaş geldiğinde ise o kadının tüm panik hali ortama yansıyacaktır. Yani “arkadaşım geldi, demek ki ben abarttım” demek yerine “gerçekten beni çok korkuttun” diyecektir… 

Ancak kıyameti bekleyen kadınlardaki en güçlü endişe hali, ağırlıklı olarak kadın kimliğiyle yüzleştiği durumlara ya da ortamlara özgüdür. Bir kadının evde tek başına olamayacağını düşünerek büyüyen kadınlar, yalnız kalmamak için elinden geleni yapar. Üstüne üstlük bir de gece saatlerinde evde tek başınaysa ve sadece yaşadığı evdeki elektrikler gittiyse o kadının sigortanın attığını düşünmesi imkânsızdır. “Eve hırsız girdi ve beni öldürecek!” korku baskın hale gelecektir. Oysa aksi bir durum olmadıkça eve hırsız gireceğini düşünmeyiz ve bir fener alarak sigortayı kontrol ederiz. 

Gündelik hayatında dahi birçok sorun yaşayan bu tip kadınların en güçlü silahları ise kurtarılma modeline olan inançlarıdır. Daha açık bir ifadeyle sadece kadın olduğu için bir erkeğin veya ailesinin onu güçlü kıldığına emindir. Güçlü olduğunu veya tek başına her türlü sorunun üstesinden gelebileceğine inanmaz. Bu nedenle sürekli yardım istemeyi normal bir hareket olarak algılar. Zamanla kısır döngüye giren bu psikolojik durum, karakterini şekillendirmeye başlar. Bir kişiye veya alkole bağımlılık da tam olarak bu tip kadınlarda çok daha yaygın olarak ortaya çıkıyor. 

Elbette dış dünyadan, yakın çevremizden veya sevdiğimiz insanlardan yardım istemek normal bir insani durumdur. Hatta gece elektrikler gittiğinde korkmamız da öyle. Burada dikkat çekmek istediğimiz asıl konu, bu tip durumların erkek ya da kadın herkesin başına gelebileceğini bilmektir. Tabii merak etmek veya korkmakla bu duyguyu hayatımızın merkezine almak arasındaki farkı görebilmek de oldukça değerli. İşte bu yüzden kız çocuklarının kendilerine güvenen, her şeyi başarabileceklerine inanan bireyler olarak büyümeleri oldukça önemlidir… 
Kaynak
Linda T. Sanford – Mary Ellen Donovan, “Kadınlar ve Benlik Saygısı”, Çeviren: Semra Kunt, HYB Yayıncılık, 1999. 

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?