Önümüzdeki 5 gün boyunca
STORIES

Kara Bahtım Kör Talihim

18 Kas 2022

“Sola, sola, ee bu da sola… Yine doluşmuş bu platform saçma sapan tiplerle…” diye geçirmiştim içimden HeartBeat’e son girdiğimde. Bazen eli yüzü düzgün birkaç kişi çıkıyor, şansıma onlar da beni beğeniyor ve bir şekilde başlıyorduk sohbete muhabbete. Başlarda oldukça eğlenceli ve heyecan verici olmasına karşın gitgide sıkıcı, tek düze ve herkesle aynı şeyleri paylaştığın bir yapıyı everildi HeartBeat benim için. E ben de haliyle, saldım online dating işini doğrusu… Dürüst olmak gerekirse, ara sıra canım sıkılınca yeniden bir açıp bakıyorum ne var ne yok diye. Belki de hayatımın aşkıyla karşılaşacağım yer orasıdır düşüncesini zihnimden ekarte edemedim henüz. Bu düşünceme dair ufak bir umudum olsa da platformu ne zaman ziyaret etsem umudumdan bir parça daha eksiliyor. Anlayacağınız umudum tükenene kadar ufak göz atmalarım devam edeceğe benziyor.

6 Bardak
 
26 yaşında çıtır mı çıtır, yeri geldiğinde işveli yeri geldiğinde otoriter; pek mütevazi olmaya niyetim yok doğrusu bu yüzden alımlı olduğu kadar güzel, biraz huysuz biraz da tatlı bir kadınım. Aile dostlarının favori çocuğu, teyzesinin güzel kızı, amcasının bakmaya kıyamadığı güzellikte, onun bunun maşallahlarıyla kem gözlerden korunan, saçtığı gülücüklerle pek mutlu görünen fakat aslında gam, keder ve mutsuzluk deposu bir günümüz insanıyım. 
 
Yaşıtlarıma göre eğitimimi hızlıca tamamlamış, kariyer hayatıma erkenden odaklanmış bir insan olmam ve bu konuda parmakla gösterilmem hayatımdaki en büyük artı sanırım. Eğitim tamam, e iş de tamam, fakat hayatın bununla sınırlı olmadığını gel de anlat X kuşağına… Evet evet, sizin de tahmin ettiğiniz gibi mustarip olduğum konu özel hayatım… Tüm yakın arkadaşlarım ve yaşıtlarım gözlerimin önünde “muazzam” ilişkiler, “fırtınalı” aşklar ve birbirinden “romantik” insanlarla muhatap olurken ben, izlemeye gelmişim misali onların heyecanlarıyla heyecanlanıyor mutluluklarıyla mutlu oluyorum… Söz konusu benim mutluluğuma geldiğinde ise avucumdaki kocaman boşlukla “hayırlısı…” kelimesini kendime gard ediniyor ve çok da kafama takmıyormuşum gibi bir profil çiziyorum. İşin aslı ÇOK AMA ÇOK KAFAMA TAKIYORUM! Ne var sanki herkes gibi normal bir ilişkim olsa, birini tanısam, onu öğrensem bol bol vakit geçirsem, yeri gelince kavga etsem ve kendimi affettirmek için ufak tefek şirinlikler yapsam…? Çok şey istediğimi düşünmüyor ve herkesin bu kadar basit elde ettiği bir şeyi ben neden bir türlü elde edemiyorum diye her saniye sorguluyorum. Ben sorguladıkça aşk benden daha çok uzaklaşıyor ve ben onu kovalamaya aramızdaki büyük handikapla devam ediyorum. Ama biliyorum!  Aradığım aşk beni bir yerlerde bekliyor… Onu bulana kadar durmak yok, yola devam...! 
 
Yazmıştım geçen ay herkesten sakladığım özel defterimin bir sayfasına. Hayatın ne kadar hızlı değişebileceğinden bihaber olan ben, bugün bu satırları okuyunca ufak bir gülümseme kondurdum yüzüme. Hayatın sürprizlerle dolu olduğunu biliyordum fakat o sürprizlerin bana uğrayacağından pek ümitli değildim o zamanlar. Ta ki bu satırları kaleme aldıktan 1 hafta sonra yaşadığım “bir ilginç” olaya kadar… 
 
İçimdeki duygusal boşluğu ne kadar yansıtmamaya çalışsam da annemin gözünden kaçmayan bir boşluktu bu. Biricik kızının üzgün olmasına dayanamayan annem n’apmış etmiş, şöyle bana en uygunundan bir damat adayı bulmuştu. E, tabii bunu bana söylemesi oldukça zordu çünkü ben, küçüklüğümden beri aradığım aşkı kendim bulacağım konusunda ısrarcı ve hayalperest bir tavır takınıyordum. Fakat canım annem tüm cesaretini toplayıp karşıma geçti ve bana mülayim Hasan’dan bahsetti. , Oldukça başarılı bir yazılımcı kendisi. Lisans eğitimini yurtdışında tamamlamış olmasının yanı sıra yine yurtdışına bağlı bir yazılım firmasında üst kademe bir yönetici pozisyonunda. Anlayacağınız yabancı dil sular seller. Euro bazında maaş aldığını düşünürsek de maddi açıdan da gayet uygun olduğunu söylememe bile gerek yok sanıyorum. Kendisinin Türkiye’de olma nedeni ise yeni normallerimizden biri olan remote sistemle çalışıyor olması. Dış görünüşten bahsedecek olursak boyu 1.88 cm olan Hasan Bey’in gözleri koyu garip bir mavi. Hülyalı bakıyor kendisi biraz. Esasen kumral olan teni, güneş görmekten doğal bir bronzluk kazanmış bugüne kadar. Kendisi 35 yaşında ama hiç yaşını göstermiyor doğrusu. Ee, neden hayırlı bir kısmet bulamamış bugüne kadar Hasan Bey dediğinizi duyar gibiyim. İşkolik demiş annesi anneme sorunun cevabı olarak. Başka ne diyecekti sanki… Küçükken görmüştüm Hasan’ı. 12- 13 yaşlarındaydım daha… Hayran hayran bakardım küçük yaşıma bakmadan Hasan’a. Küçüklüğümden beri severdim aşk meşk işlerini çünkü. Uzaktan bir aile dostumuzun “büyük” oğluydu kendisi. Tabii benim için de Hasan abiydi. Sanıyorum kendisinin de isteği ile aileler böyle bir girişimde bulunmaya niyetlendi. Başlarda olayın ne kadar saçma olduğunu düşünsem de bir aile yemeğine oturmayı ve Hasan’la gerçek anlamda tanışmayı kabul ettim. İyi ki de etmişim… 
 
Hemen bir buluşma organize edildi ve aileler oldukça şık bir restoranda bir araya geldi. Hasan kot pantolonunun üstüne giydiği tişörtünü bir ceket ile süsleyerek bu saçma ortamı ciddileştirecek bir hava katmıştı kendince. Ben ise klasik siyah bir elbise tercih etmiştim. Dolabım giyilmemiş elbiseden geçinmiyordu zaten. Bir tanesini giymiş oldum böylelikle. Ne mi oldu? Aileler bol bol konuştu biz ise dinledik. Ailelerin durmadan çocuklarını övmesi ise masadaki en korkunç anları yaşattı bize. Onlar bizi yücelttikçe biz masanın altına girmek istedik. Hava almak için restoranın dışına çıktığımda ise Hasan’ın bana eşlik etmek istediğini işittim ve birlikte dışarı çıktık. Masadan üzerimize bakan gözler ise hala çok rahatsız ediciydi. Modern bir görücü usulü evlilik vakasına sıkışıp kalmıştık Hasan’la. O da pek hoşnut değildi durumdan, hissediyordum. Restoranın dışına çıktığımızda, sigara içmek için biraz uzaklaşacağımı söyledim Hasan’a. Sigara içiyor olmama şaşırdı. Kendisi kullanmıyormuş çünkü. Yine de bana eşlik etmek istediğini söyledi ve yürümeye başladık. O işini anlattı ben ise dinledim. Çok da ilgimi çekmedi açıkçası, zaten hiç anlamam yazılım sektöründen. Nihayet susmayı tercih etti ve bana neler yaptığımı sordu. Çok konuşan erkeği de hiç sevmem bu arada. Bu sefer konuşma sırası bendeydi ve olabildiğince açık bir şekilde yöneldim Hasan’a. Önce benim ne yaptığımı boşvermesi gerektiğini söyledim ona ve içinde bulunduğumuz durumun saçmalığının farkında olup olmadığını sordum. Bu sorumla birlikte yüzündeki maskesini indirdi ve “Ne yapayım, annemi kırmak istemedim, hem denemekten ne zarar gelir sanki belki çok iyi anlaşacağız belli mi olur?” dedi. İstemsiz bir kahkaha patlattım. Çok komikti çünkü. Bozuldu gülmeme, suratından anlayabiliyordum. Bozulması geçsin ve samimiyetimi anlasın diye koluna girdim. İki yeni arkadaş misali sohbet etmeye başladık. Bu sefer gerçek bir sohbet tabii ki. İşin aslı iyi anlaştık fakat aramızdaki şeyin arkadaşlıktan öteye geçemeyeceğinin ikimizde farkındaydık. Yine de birbirimize iyi geldiğimizi düşündüğümüz için görüşmeye karar vermiştik. Hafta sonları da dahil olmak üzere iş çıkışlarımızda haberleşiyor ve bir araya gelip bazen kahve bazen de alkol tüketiyorduk. Resmen çok geç kalmış bir dostluk vardı ortada. Onunla vakit geçirmekten çok keyif alıyordum. Ailelerimiz ise aramızda bir aşk ilişkisinin gelişmeye başladığını düşünerek kendilerince mutlu oluyorlardı. Fakat bu işi gençlerin kendi arasında çoktan çözdüğünden bihaberlerdi doğrusu…  
 
Bir Cuma akşamı koptu kıyamet. Ama nasıl tuhaf bir kıyamet… Hasan’la birlikte iki kadeh bir şeyler içmek için oturduğumuz sıradan barlardan birindeydik. O içtikçe sakinleşiyor ben ise içtikçe alevleniyordum. Alkol alınca çenesi açılanlardanım anlayacağınız üzere. Ben konuştukça o bana gülüyor, onu güldürmek ise beni kahkahalara boğuyordu. Durun durun hemen heyecanlanmayın. Asla ona aşık olmuyordum, sadece onunla vakit geçirmeyi çok seviyordum. Tam kahkahalara boğulduğum esnada üzerimde bir çift göz hissettim. Kafamı çevirip baktığım esnada ise kahkahamın içime kaçtığını bir tek ben değil, tüm mekan fark etti fikrimce. Daha önce bu kadar sevimli birini asla görmemiştim. Ağzı, burnu, gözleri her şeyi ile bana hitap ediyor ve adeta “ben senin kaderinim!” diye bağırıyordu. Anında elim ayağım titremeye başladı ve tüm çakır keyifliğim yerini oldukça ciddi ve bir hayli kırmızı bir vaziyete bıraktı. Gözlerimi ondan alamıyor ve bakışlarıma hakim olamıyordum. Tabii ki Hasan’a odaklanmak da epey bir zorlaşmıştı benim için. Kafamı her çevirdiğimde ise onun da bana baktığını fark ediyor ve kalp atışlarımı daha çok hissetmeye başlıyordum. Tuvalete kalktım. 4 şişe bira içmiştim, hem de hiç tuvalete gitmeden! Patlamak üzere olmam dolayısıyla hızlı adımlarla tuvalete gittim ve işimi hallettim. Tuvaletten çıkmak için kapıyı açtığımda ise karşımda, az önceden beri aşkına deli divane olduğum beyefendiyi gördüm. Filmlerdeki gibiydi. Ben ona bakıyordum o bana bakıyordu derken söze atladı. “Selam, kusura bakma rahatsız ediyorum ama dayanamadım ve seninle konuşmaya geldim. Yaptığım şeyden çok utanıyorum ama gözlerimi oturduğun masadan alamadığımı anlamışsındır. Karşındaki adam umarım sevgilin değildir çünkü ben onu çok beğendim ve senden bizi tanıştırmanızı rica etmek istedim…” NEEE! Kocaman bir çığlık patlattım içimden ve sonrasında da sesli olarak kahkahalar atmaya başladım. Hasan’ın hetero olduğunu kahkahalar eşliğinde söylerken, kalbime gömdüğüm aşkıma ayıp olmasın diye kendimi toparladım ve ciddileştim. Şaka mıydı bu? Evren benimle dalga geçiyordu resmen. Hem çok komik hem de çok trajikti. Ağlanacak halime gülüyordum… 
 
Kalbi kırık eski aşkımı geride bırakıp Hasan’ın yanına döndüm. Ona durumu anlattığımda ise bir miktar utanmakla birlikle gülümsemeleriyle eşlik etti bana. Mekan değiştirmenin vaktinin geldiğini düşündük ve hesabı ödeyip kalktık. 
 
Kalabalık caddede kol kola yürüyor, yaşadığımız olayı kendimize kahkaha mezesi yapıyorduk. Sonrasında ise yanından geçtiğimiz bir tabela dikkatimizi çekti. “Blind Date” yazıyordu tabelada. Görme engelli bireylere dikkat çekmek adına gerçekleşen bir organizasyondu bu. Her yerin kapkaranlık olduğu bir restoranda date’e çıkıyordu çiftler. Hasan’la birbirimize bakıp neden olmasın diye sorduk. En nihayetinde bu tarz bir deneyimi edinmek için çift olmaya gerek yoktu. Kapıdan içeri girdik ve görevlinin yönlendirmesiyle masamıza yerleştik. Etraf o kadar karanlıktı ki asla nerede olduğumuzdan ve ne yaptığımızdan haberimiz yoktu. Kalabalık bir mekanın içinde olduğumuz kesin bir bilgiydi çünkü etrafımdaki insan kalabalığını hissedebiliyordum. Durmadan birileri bana çarpıyor ben ise başkalarına çarpıp özür diliyordum. 1 saate yakın bir zamanın geçmesine rağmen duruma hala alışamamıştım. Elimi Hasan’ın omzuna atıp çıkmak istediğimi söyledim. Elimden tuttu ve beni sanki mekana ezbere biliyormuş gibi çıkış kapısına götürdü. Mekandan çıktığımızda gördüğüm şey ise bu sefer gerçekten unutulmazlarım arasına girdi. 
 
Mekandan birlikte çıktığım kişi Hasan değildi. Olabildiğince iri kıvırcık saçlı, hafif sarışın uzun boylu, kahverengi gözlü ve hafif kirli sakallı biri duruyordu karşımda. Elimi hala sımsıkı tutuyor ve bırakmayı pek düşünmüyordu. “İyi misin?” diye sordu bana. İyiyim dedim ve o an Görkem’le tanıştım. Kendisi işletmenin ve organizasyonun sahibiydi. Beni durumla ilgili bilgilendirirken, ilk blind date denememde bu tarz sorunlar yaşamamın çok olası olduğunu da belirtti. Uzun bir sohbetin ardından aklıma Hasan’ın hala içeride olduğu geldi. İçeri geri dönmek için kafamı çevirdiğimde Hasan’ın içeriden başka bir kadınla gayet güzel sohbet ettiğine şahit oldum. Hiç dokunmadım ona, gayet mutlu görünüyordu çünkü. Tam kendi başıma uzaklaşıp evime gitmeyi amaçlarken, Görkem’in seslenmesiyle irkildim. Müsait olup olmadığımı ve birlikte bir şeyler içmek ister miyim diye sordu bana. Sorgusuzca kabul ettim teklifini. İyi ki de etmişim. 1 aya yakın oldu Görkem’le tanışalı. Hayatımın aşkımı bilmiyorum ama hayatımın bir döneminin aşkı olduğu kesin. Hasan’ı soracak olursanız blind date’de tanıştığı kızla takılıyor bol bol. Son duyumlarıma göre keyfi epey bir yerinde anlayacağınız. 
 
Uzun lafın kısası benim kör talihim Görkem oldu! Şu an için baya da bir güzel olmuş gibi görünüyor. Aşk nasıl bulunur sorusuna gelecek olursam ise maalesef ki bu sorunun cevabı yok. Hatta soru komple yanlış. Aşk bulunmaz çünkü. O gelir sizi bulur. Zorlamanın hiçbir alemi yokmuş doğrusu. Fırtınalı aşk denen şey de yalanmış. Dışardan görünene her zaman aldanmayın derim. Şimdi izninizle Görkem’le ilk kavgamızı etmeye gitmem lazım. Çok heyecanlı olmakla birlikte çok da kızgınım. Sevgilimle kavgaya etmeye gidiyorum. Sevgiler… 
 
 
 
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?