Hermann Hesse
BİYOGRAFİ Kültür/Sanat

Jungcu Edebiyatın Öncüsü: Hermann Hesse

14 Tem 2023

Psikolojinin kurucu isimlerinden Carl Gustav Jung’u illa ki duymuşsunuzdur. İnsan ruhunun çok katmanlılığını alt benlik, karanlık taraf, üst bilinç gibi kavramlarla açıklayan Jung’dan etkilenen ve eserlerinde Jung öğretilerini gayet sade, özümsenebilir ve etkili bir üslupla dile getiren Hermann Hesse, 20. Yüzyılın en değerli kalemlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Öyleyse gelin, eserleriyle insana hem bir ferahlık hem de bir bilinç sunan Hesse’yi daha yakından tanıyalım.

1877’de Almanya’nın güneyinde Calw şehrinde hayata gözlerini açan İsviçreli yazar Hesse, dinine bağlı Hristiyan bir ailenin çocuğudur. Babası Hindistan’da misyonerlik yapan Hesse’nin anne tarafından büyükbabası da, yaşamının büyük bölümünü tıpkı babası gibi Hindistan’da misyonerlik yaparak geçirmiş ve doğu felsefesini özümsemiştir. Büyükbabası ve babası 1873’de dini yayınların ağırlıkta olduğu Calw Yayınevi’ni kurmuş ve uzun süre yayınevi müdürlüğünü sırasıyla üstlenmiştir. Anlayacağınız, Hesse’nin soyağacında Batı’nın Hristiyan inancı Doğu’nun kapsayıcı felsefesiyle buluşmuştur. Nitekim Hesse’nin eserlerinde de Doğu-Batı sentezi ve sağlam ve bütüncül bir inanç dikkat çeken temalar arasında yer almaktadır.

Calw
Calw Yayınevi’nden başka, şehrin kendisinin de Hesse’nin yaratıcı gelişimi için önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Çünkü Hesse, yaşama karşı duyduğu doğal merakı özenli gözlemiyle birleştirmiştir ve yaratıcı bir sentez ortaya koymuştur. Calw şehrinin ruhunu, doğal güzelliğini, kiliselerini ve evlerini kent insanlarının gündelik halleriyle buluşturup resimlerine aktaran Hesse, yine bu dönemde kısa hikâye denemeleriyle yazarlığının ilk meyvelerini vermiştir.

Hermann Hesse
Calw’de Latin öğretimi gördükten sonra teolojik eğitim alan Hesse’nin sonraki eserlerinde de beliren uyumsuzluğun kendindeki ilk yansımasını, ebeveynleriyle çatışması ve psikolojik bunalımların tetiklediği intihar düşüncesi ve denemesinde görebiliriz. Neyse ki henüz 15 yaşında bir genç olarak intihar girişimi başarısız olan Hesse, bu olaydan sonra Bad Boll Enstitü’sünde tedavi görmüştür. Enstitüde Carl Jung’un öğrencisi olan Lang’ın danışmanlığında ruhundaki sorunları ve tutucu ebeveynleriyle çatışmasını keşfeden Hesse, sonraki yıllarda açıkça görülecek olan ruhundaki zenginliğin ilk tohumlarını burada atmıştır.

1892 sonunda Enstitü’den ayrılan ve lise eğitimine bölük pörçük devam eden Hesse, ailesinin dini eğitim baskılarından bunalmış halde, bağımsızlığını kazanmak için bir süre çevre kentlerde makinist çıraklığı yapmış ve kitapçıda çalışmıştır. Tübingen’de dört sene kitapçıda çalışan Hesse, zihnindeki karmaşık düğümü çözebilmek için felsefe, mitoloji ve teoloji metinlerinin yanı sıra Goethe ve Schiller gibi kendi coğrafyasının büyük yazarlarını okumuştur.

Hermann Hesse
20. yüzyılın arifesinde şiirlerini ve düzyazılarını topladığı iki ayrı eser Romantik Şarkılar ve Gece Yarısının Bir Saat Ardında’yı yayımlayan Hesse, ilk yayımlarında beklediği ilgiyi görmemiştir. Ancak bu başarısızlık onu yıldırmamış, Basel’de tekrar kitapçıda çalışmaya başlamış, ve boş zamanlarında ya kendi başına kitaplara gömülmüş, ya da ruhunu zenginleştiren bir diğer aktivite olarak Avrupa kentlerine seyahat etmiştir. 

1904’te Maria Bernouilli ile evlenen ve bu evlilikten üç çocuk sahibi olan Hesse, iki sene sonra gençlik deneyimlerini aktardığı romanı Çarklar Arasında’yı kaleme almıştır. Bu dönemden sonra doğu felsefesine ve özellikle Budizm’e karşı mükemmel bir merak ve ilgi duyan Hesse, 1911’de Sri Lanka ve Endonezya’ya seyahat etmiş ve Budizm öğretilerinin izini Doğu memleketlerinde sürmüştür. Ancak Hesse’nin doğu dinlerine karşı içten ilgisi ve zamanının büyük bölümünü buraya ayırması, evliliklerinde sorunların baş göstermesine yol açmıştır.

Hermann Hesse
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte savaşa karşı duyduğu öfkeyle uğraşan Hesse, 1916’da ise hem babasını hem de henüz 13 yaşındaki oğlunu kaybetmiş ve oldukça zorlu bir dönem geçirmiştir. 1917’de ise savaş karşıtlığının en etkileyici tasvirlerinden biri olan romanı Demian’ı yazmış, ancak bu eseri iki sene sonra takma ad ile yayımlatabilmiştir. Takvimler 1922’yi gösterdiğinde ise Hesse’nin en beğenilen yapıtları arasında yer alan Siddharta yayımlanmıştır. Hesse Siddharta’da Hindistan öğretileri ve Budizm ilkelerini açıkça göstermiş ve insanın kendi yolunu nasıl çizmesi gerektiğine dair derin bir felsefeyi sade ve yetkin bir dille anlatmıştır.

1924’te ise ilk eşi Maria’nın psikolojik sorunlarıyla derinleşen çatışmalardan bunalan Hesse, boşanmış ve daha sonra Ruth Wenger ile evlenmiştir. Ancak bu evliliğin ömrü de kısa olmuş ve yalnızca üç yıl sürmüştür. Bu zaman zarfında seyahatlerini anlattığı ve otobiyografik izlerin bulunduğu Kurgast ve Nünberg Seyahati’ni yazan Hesse, 1927’de modern klasikler arasında yer alan romanı Bozkırkurdu’nu yayımlamıştır. Jung etkisinin açıkça görüldüğü roman, hem Alman burjuvasına sert bir eleştiri, hem de insanın kendi ruhundaki zenginliği keşfinin ancak başkalarının aracılığıyla olabileceğini vurgulamasıyla dikkat çekmektedir.

Hermann Hesse
Bozkırkurdu’nu yayımladıktan sonra gençlik aşkı Ninon Dolbin’le evlenen Hesse, üçüncü evliliğini yapmış ve geri kalan hayatını Dolbin’le geçirmiştir. 1930’da Narziss ve Goldmund ve 1932’de Doğu Yolculuğu eserleriyle başarısını pekiştiren Hesse’nin ustalık eseri ise 1943’te yayımladığı Boncuk Oyunu olmuştur. 1946’da Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Hesse, yaşamının geri kalan yıllarını Casa Hesse’de eşiyle huzur içinde geçirmiş ve 1962’de uykusunda gözlerini yaşama yummuştur.

Hesse özellikle 1960’larda giderek artan savaş karşıtlığı hareketleri ve özgürleşme mücadeleleri sebebiyle, bu dönemde küresel bir başarı sağlamıştır. Keza bugün de 20. yüzyılın en önemli yazarları arasında sayılmaktadır.
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?