İçinizi Isıtıp İştahınızı Açan 5 Harika Film

Adını bir Fransız yemeği olan Ratatouille’den alan son derece keyifli bir film. İdealist, zeki ve alışılmamış koku alma yetenekleri olan fare Remy ile tanışın. Ailesinden uzaklaşmak zorunda kalan Remy’nin tüm hayali aşçı olabilmek, hem de farelerden tiksinen bir dünyada! Bunun için yollara düşen Remy, kendisini Paris’te harika bir restoranda bulur. İşleri berbat etmek üzere olan Linguini adındaki genç eleman ile tanışır. Tüm hayallerini gerçekleştirmek üzere olan Remy, ilk önce kendisini Linguini’ye ispat etmelidir.

Linguini’nin şapkasının altında saklanıp harikalar yaratan Remy, ortaya muhteşem yemekler koyar. İşlerin harika gittiği bir anda ise her şey tepetaklak olur. Bir şeylere yeniden başlamak zorunda kalan bu ekip sonunda yerleşebilecekleri güzel bir yer bulurlar ve maceralarına orada devam ederler.

Pixar’ın yarattığı film Walt Disney Pictures tarafından dağıtımı üstleniliyor. En iyi Animasyon dalında Oscar Ödülü kazanıyor ve En İyi Özgün Senaryo da dahil olmak üzere pek çok ödüle aday gösteriliyor. Ayrıca BAFTA Ödülü de kazandığını hatırlatalım.

Harika bir aile filmi olan Şef’in yönetmenliğini, yazarlığını ve başrolünü Jon Favreau üstleniyor. Carl Casper, giriştiği bir tartışmadan ne yazık ki mağlup olarak ayrılır çünkü karşısındaki güçlere, gücü yetmez. Şefliğini yaptığı restoran Gauloise’de sabit bir menüye takılıp kalmanın üzerinde yarattığı baskıyı dile getirir. Restoran sahibi Riva (Dustin Hoffman) ile tartışır. Bu menü onun gerçek yeteneklerini göstermemektedir. Üstelik tüm bunlar yetmezmiş gibi ünlü bir gurme ile sosyal medya üzerinden tartışır.

Kendi kendine kariyerine attığı bu tekmelerle her şeyinden olur. Dibe vurduğu anda ise nasıl yükseleceğini artık biliyordur. Eski eşi Inez’in tavsiyesiyle bir kamyoneti harika bir gezici restoran haline getirir ve oğlu Percy ile hem daha çok vakit geçirir hem de yeteneklerini ona da öğretir. Bu sırada eski iş arkadaşı Martin’i de yanına alır. Sosyal medyanın da gücüyle gittikleri her yerde uzun kuyruklar oluşur.

Amerika’nın doğu yakasını boydan boya dolaşmaya başlayan ekip, sosyal medyanın da gücüyle gittikleri her yerde uzun kuyruklarla karşılaşır. Sürpriz rollerde Robert Downey Jr. ve Scarlett Johansson’ı da gördüğümüz dram-komedi türündeki bu harika filmin izlenmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

Başrollerinde Helen Mirren (Madame Mallory), Om Puri (Papa), Manish Dayal (Hassan), Charlotte Le Bon (Marguerite) gibi isimleri görüyoruz. Hassan, çocuk yaşlarda dedesinin sahibi olduğu restoran sayesinde mutfakla tanışmış. Zaman içinde bu tanışma sahip olduğu yeteneği ile harmanlanıp bir aşka dönüşmüş. Genç yaşlarda izlediğimiz Hassan, Bombay’da dedesinden kalan restoranı işletirken bir anda yaşanan olaylar onları, tüm ailesiyle birlikte Fransa’nın güzel bir kasabasına götürür. 

İşini iyi yapması ve Fransa’da alışılmadık Hint mutfağını en güzel haliyle sunması, kısa zamanda çevrede ilgi odağı olmasına neden olur. Bu herkesin hoşuna gitse de tam karşılarında yer alan rakip restoran Le Saule Pleureur’un sert mizaçlı ve başarılı şefi Madam Mallory bu işten hoşlanmaz. Çünkü Hassan’ın kendisinden daha yetenekli olduğunu anlamıştır. Bu rekabet birbirinden harika sahnelere ve lezzetin daha da doruklara tırmanmasına neden olur.

Eğer yemek yapmayı ya da yemeyi çok seviyorsanız, Steven Knight'ın senaryosunu yazdığı ve Lasse Hallström'ün yönetmenliğini yaptığı bu filmi izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Gerçek bir hayat öyküsünden esinlenilen bu filmde vazgeçmemenin ve hayatta her zaman neşeli olmanın nasıl olduğunu göreceksiniz. Aynı anda iki farklı tarihte geçen film, bu iki zaman diliminde hayatları iç içe geçen iki kadının hikayesi. Son derece eğlenceli ve neşe dolu bir kadın olan Julia Child (Meryl Streep), 1948 yılında diplomat eşi ile gelmek zorunda olduğu Paris’te neler yaşadığını anlatıyor. Geçen günlerin sıradanlığı onun hayat dolu karakterine zıt düştüğünden, günlerini geçirmek için bir yemek kursuna kaydoluyor. Kurstaki tek kadın olması ise oldukça garip karşılanıyor.

Film aynı zamanda 2002 yılında geçiyor. Bu tarihte ise karşımıza Julie Powell (Amy Adams), 11 Eylül saldırıları sonrası travmaları dinleyen bir çağrı merkezinde görev yapıyor. Hayatının yönünü değiştirmek üzere olan Powell, Child’in 1961 tarihli kitabında yer alan 524 tarifin hepsini 365 günde yapmaya karar verir. Zamanla eşinden ve evinden daha fazla zaman ayırdığı bu blog, düzenini alt üst eder.

Oldukça başarılı olan film eleştirmenlerden tam not almayı başarmış. Akademi Ödülleri, BAFTA Ödülleri, Altın Küre Ödülleri başta olmak üzere 25’ten fazla ödülün de sahibi.

Yemek aşk ile yapılınca güzeldir fakat ya yemek yaparken ortaya çıkan gerçek aşk? İşlerini son derece disiplinli götürmeye çalışan Kate Armstrong (Catherine Zeta-Jones) bir anda hayatına giren kişiler tarafından alışık olmadığı bir hayat telaşında bulur kendisini. Trajik bir kazada kaybettiği ablasının kızı Zoe (Abigail Breslin) ve yoğunlaşan işler yüzünden işe almak zorunda kaldığı şef Nick (Aaron Eckhart).

Nick tek başına bir restoranın baş şefi olabilecek kadar yeteneklidir. Bu durum bizi, ikisi arasında geçen tatlı sert çekişmeye ve işleri kendi usullerince yönetmenin zorluğuna götürüyor. Zaman geçtikçe Nick’in yetenekleri daha bir göz önüne çıkmaya başlıyor ve elbette ki restoranın sahibi Paula bunu görüyor. Elemanlar ile keyifli vakit geçiren, hayatı büyük stresler altında değil de daha yönetilebilir açılarını gösteren Nick, baş aşçılık teklifini alıyor.

Scott Hicks’in yönettiği ve Carol Fuchs, Sandra Nettelbeck’in yazdığı bu romantik komedi filmde kabuklarını kıran ve sınırlarını zorlayan insanların yeni hayatlarına şahitlik edeceksiniz.