İnsanın insana ettiği zulümü görmek için milattan öncesine gitmemize gerek yok maalesef, sevgili okur! 15.yüzyılda Rönesans ve Hümanizma derken ve 18.yüzyıldaki Aydınlanma Devri özellikle Avrupa'yı etkisi altına alırken ve nihayetinde 19.yüzyıl modernleşmeye kapı aralarken, 20.yüzyılda insanlığın bir arpa boyu yol alamadığını görüyoruz. Yaşanan iki Dünya Savaşı, soykırımlar; atom bombaları ve tecrit altında geçirilen ve on yıllar boyu süren Soğuk Savaş dönemi... Bunların akabinde Güney Afrika'ya, Ümit Burnu'na rotamızı kırdığımızda yine elimize geçenin acıdan başka bir şey olmadığını görmekteyiz. Yaklaşık elli yıl süren Güney Afrika Apartheid'i, ırkçılığın ve insanlık suçunun geldiği son noktalardan birine işaret ediyor. Kökleri 17.yüzyıla dayanan ayrımcılık ve beyaz ırkın üstünlüğü şiarı, 20.yüzyıl boyunca da aralıksız sürer. Siyahî, melez, Asyalı demeden hemen neredeyse tüm insanlık faşizm etkisinde, beyaz ırkın kibriyle eziliyor; Afrika'nın toprağı zengin, insanlığı noksan bu coğrafyasında zulüm tavan yapıyordu. Güney Afrika'da yaşanan ayrımcılığın ve ırkçılığın diğer adı olmuş Apartheid'e yakından bakmanın zamanı geldi, buyurun yazımıza.