Önümüzdeki 5 gün boyunca
pinterest
SCOPE

Gücün Arkeolojisi: İktidarlar Neden Yozlaşır

30 May 2023

Herhangi bir koltukta on yılı aşkın bir süre görev yapan yöneticilerde ''Tanrı Kompleksi'' adı verilen psikolojik bir anomali yaşanmakta. Bu kompleks, yönetici öznenin narsisist kişilik özelliğine sahip olmasıyla tavan yaparken agresyonu artan yönetici, her şeye muktedir olma hissiyatıyla tüm erkin kendinde toplanmasını hak görmeye başlar. İkili ilişkilerden tutalım da siyasal iktidarlara kadar uzanan bu silsile, modern psikolojinin 20.yüzyıl ortalarından itibaren en çok araştırdığı konulardan bir tanesi. ''Gücün Arkeolojisi: İktidarlar Neden Yozlaşır'' yazımız; tahakküm, iktidar ve direniş kavramları üzerinden gücün doğasına eğilecek ve dünden bugüne iktidarların davranış biçimlerini özetle açık etmeye çalışacak, o zaman buyurun yazımıza sevgili okur.

2 Bardak
Marksist düşüncenin fikrî lideri Karl Marx, ''Dünya tarihi, ezen-ezilen ilişkilerinin tarihidir''der. Avrupa İşçi Devrimlerinin göbeğinde Friedrich Engels'le ortak kaleme aldığı ''Komünist Manifesto'' eseriyle dünya çapında nam salmış Marx, insanlığın dünden bugüne iktidar çevresindeki reflekslerine ve bu reflekslere karşı ortaya konan direnişe odaklanarak bir dünya görüşü ortaya koyar.

pinterest
Marx ve Engels, siyasal erkin toplum üzerindeki baskısını, sınıf kavramına dayandırarak açık ederken temel ilgi alanları; politika ve ekonomiyi kapsamakta bununla beraber gücün arkeolojisini insan psikolojisi minvalinde derinlemesine incelememektedir. Onlarınki bir sınıf kavgası çağrısıdır ve toplumların değişim taleplerine ve sistemin bozuk çarklarına işaret eder.Öte yandan Stanford Hapishanesi Deneyi ve Milgram Deneyi, 20.yüzyılın ikinci yarısında Yale ve Stanford Üniversiteleri psikoloji bölümlerinde insanın itaat, iktidar, tahakküm gibi kavramları nasıl algıladığına ve bu durumlarda nasıl bir davranış modeli benimsediğine odaklanan çalışmalardır.

Her iki deneyin de ayrı birer yazı konusu olabilecek kadar geniş bir muhteva içerdiğinden; şimdilik bu deneylerin ana hatlarına yer verecek ve iktidarın yozlaşması meselesine daha çok eğileceğiz.Yukarıda adı geçen her iki deneyde, hiyerarşik insani ilişkilerin doğasına odaklanır. Stanford Hapishanesi Deneyi özetle; gönüllü deneklerin mahkum ve gardiyan olarak rol aldığı ve kendilerine güç gösterme imkanı sunulan denek-gardiyanların, denek-mahkumlar üzerindeki tahakkümünü konu alan bir deneydir.

Stanford Deneyi

Stanford Deneyi
pinterest
Bunun yanında Milgram Deneyi ise; öğretmen ve öğrenci rollerindeki deneklerin yanı sıra gözlemci bir deneğin işe dahil olmasıyla işletilir. Öğrencinin verdiği her yanlış cevap sonrası üzerinde şiddet uygulanması ve bu uygulanan şiddete gözlemci deneğin müdahil olup olmaması yahut buna izin verip vermemesi konu alınır. Özetle; itaatin altyapısı incelenirken insanın şiddete meyli de aynı oranda araştırma konusu edilir. Hem Stanford Hem Milgram deneyleri, gücün insanı yozlaştırıp yozlaştırmadığını yani muktedir olanın hükmettiği kişiyle zamanla daha fazla tahakküm ilişkisi kurup kurmadığını inceler.

Milgram Deneyi'nin Nazi Almanyası'ndaki emir-komuta zincirinde işlenen suçların altındaki psikolojiyi de araştırdığı dünyanın malumu olmuştur. Mahkemelerde kendisine verilen emri uyguladığını söyleyen onlarca Nazi subayı, yerel tabirle ''emir kulu'' olduklarını ve Führer'leri ne derse onu yaptıklarını iletir; fakat hiçbiri göz göre göre yapılan katliamlara dur demek yerine bilakis emri verenlerin kendileri olduğunu da itiraf edeceklerdir.

pinterest
Stanford Deneyi'ndeki hassas nokta ise; üniformanın yani iktidarın insana sağladığı güç ve bu gücün şiddetle eşlenerek suistimal edilmesidir. Dış dünyada, aynı şartlardaki sıradan öğrenciler; şimdi birbirleriyle tahakküm ilişkisi kuruyor; kendilerinden istenilen muktedir olma reflekslerini abartıya kaçarak kullanıyorlardı. Her iki deneyde ispat edilmeye çalışılan temel nokta, insanın kötücül doğası olduğundan şiddete meyli olduğudur; fakat deneklerin hemen hepsi aynı şiddet içeren davranışlarında bulunmaz.

Öte yandan Stanford Deneyi'nde seçilen deneklerin otoriteryenizm, agresiflik, yararcılık, sosyal baskınlık gibi konularda uygulanan anketler sonucunda deneye kabul edildiğidir. Bu bilginin yakın zamana kadar kamuoyundan gizlenmesi, insan doğası hakkında bize yanlış bilgiler aktarılmasına sebep olmuştur.Şiddet gösteren mahkum-deneklerin halihazırda bu iktidar eğilimine özlem duyduğu ve empati, alturizm –özgecilik, diğerkamlık- gibi davranış özelliklerinin bünyelerinde eksik bulunduğu anketlerin sonucunda ortaya çıkar.

pinterest
Özetle sevgili okur; şiddet meylini insan doğasının kötücüllüğüyle açıklamaktansa kişinin bireysel tutumlarını baz alarak deneyi anlamaya çalışmak, objektif bilgiye yakın durmanın prensibi kabul edilmelidir.Tanrı Kompleksi, Stanford Hapishane Deneyi ve Milgram Deneyi, insanın güçle yozlaşabilen; fakat bu yozlaşmanın tüm insanlığa atfedilen bir olgu olmadığının göstergeleridir. İktidarların yozlaşması, insani bir tutumdan ziyade muktedir özleminde olan bireylerin kişisel inisiyatifleri ve özellikleriyle kolayca açıklanabilir. 

Ne derler bilirsiniz: ''Bu Dünya hâlâ dönüyorsa, iyi insanların hatrına dönüyor.'' İktidarın, tahakkümün ve şiddetin arkeolojisini bu şekilde okumak ve anlamaya çalışmak, insana inancı tazelemek için oldukça önemlidir. Bir başka yazıda görüşünceye dek, şimdilik hoşça kalın sevgili okur.

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?