KÜLTÜR/SANAT

Güç Yeniden Diriliyor: Star Wars 7-8-9 Film İncelemesi

08 Oca 2022

1977 yılında başlayan serüvenin 2005 yılında bittiğini sandık ama elbette bitmemişti ve elbette sevenleriyle yeniden buluşmak için hazırlanan kocaman bir hikaye daha vardı. Yediden yetmişe Star Wars fanlarını delirircesine heyecanlandıran bu yeni hikaye, bazı kitleleri daha filmi izlemeden ön yargılarının esiri yapmıştı bile. Hiç problem değildi, çünkü Star Wars filminin logosunu görmek ya da müziğini işitmek bile yeni seriyi izlemek için oldukça tetikleyici bir nedendi. Gelin, Star Wars’un son üçlemesine daha yakından bakalım.

3.5 Bardak

2015 yapımlı Star Wars: Episode VII- The Force Awakens, yönetmen koltuğunda J. J. Abrams’ın oturduğu, serinin 7. bölümü olarak geçen bir Star Wars filmi olarak izleyici ile buluştu. Ardından ikişer yıl arayla gelen diğer devam filmleri ise yine bazı kitlelerce çok beğenilmemiş olsa da bazı kitlelerce de oldukça sevildi ve beğenildi. Eski ve insanların çoktan özdeşleşim kurmuş olduğu karakterlerin çoğu, serinin yeni filmlerinde mevcut olsa da ana karakterler ve ana karakterlerden dolayı gelişen hikayenin farklı olduğunu söylemek mümkün. Tabii ki bariz farklılıklar arasından 2015 yılının görsel efekt kalitesi, bahsedilmeden geçilmemesi gereken en büyük unsurlar arasında yer alıyor. 1970’li yılların yapımına göre oldukça iyi seviyede bir gerçeklik efekti sunan Star Wars’u, çağının ilerisinde bir teknoloji ile izlemeye zaten alışık olan biz izleyiciler, bu efsanevi seriyi günümüz görsel efekt teknolojisi ile izlerken de ayrı bir keyif aldık doğrusu. Son Star Wars üçlemesini teknik anlamda ele alacak olursak; oluşturulan mizansen dekor, müzik, konu, kurgu, çekim açıları ve teknikleri gibi unsurların, birbirini oldukça iyi desteklediğini söylemek hiç zor değil. Biz izleyicilere gerçek bir galaksiler arası yolcuk sunan film, tüm teknik ve teorik dinamikleri ile neredeyse dört dörtlük denecek bir seyir keyfi de sunmakta. Genellikle, serinin ilk 6 filminin tutkunu olanlar tarafından çok tutulmayan 7. 8. ve 9. filmin ne anlattığına bakmaya hazırsak, “GÜÇ UYANIYOR!” sevgili okurlarımız…

Filmimizin ana kahramanının serinin en başından beri Skywalker olduğunu hepimiz zaten biliyoruz. Ama bu demek değil ki Skywalker tek bir karakter olsun. Anakin Skywalker ile başlayan hikayeyi Rey Skywalker ile sonlandıran Star Wars serisi, son karakteri kan ile değil, güç ve sevgi bağı ile Skywalker olarak izleyici ile buluşturdu. Nasıl mı?

 

Hepimizin bildiği devasa galaktik evrende Prenses Leia, Luke Skywalker ve Han Solo’nun önderliğinde örgütlenen asiler, Palpatine’nin başında olduğu Galaktik İmparatorluk’u bozguna uğratmış ve bu sayede tüm galaksiye barışın hakim olmasını sağlamıştı. Bu yaşananların ardından yılların geçtiği bir dönemle bizleri karşılayan Star Wars evreninde Dark Side küllerinden yeniden doğarken, yepyeni bir silahla tüm galaksiyi tehdit altında bırakmakta. “First Order” olarak bahsedilen bu yeni karanlık ayaklanmanın başındakilerin yine, yeni ve karanlık bir rejim ideali mevcut. Ve bu sefer Dark Side’ın sahip olduğu bambaşka bir Skywalker, kendi ailesine meydan okumakta. Kim o derseniz, sözlerime Kylo Ren ismiyle devam ediyor olacağım. Han Solo ve Prenses Leia’nın oğlu olan Ben Solo, neden Dark Side’da diyecek olursanız da Ben Solo’nun, Usta Jedi Luke Skywalker’la aralarında yaşanan talihsiz bir olayın sonucu olarak Dark Side’a geçme kararı aldığını söylemek mümkün. Ben Solo’nun tabii ki yeni bir adı da mevcut. Kylo Ren olarak karanlık güce hizmet eden Ben Solo, First Order’in idealinin başındaki isimlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. İtaat ettiği isim ise Lider Snoke olarak izleyici ile buluşuyor.

Amaç belli, düşman belli; peki ya aydınlık tarafta kimler var? Açıkçası aklınıza gelebilecek tüm iyi Star Wars karakterleri hala orada, aydınlık tarafta sevgili okurlarımız. Luke Skywalker, Prenses Leia, Han Solo, Chewbacca, R2D2 ve C3PO gibi Palpatine’in Galaktik İmparatorluğunun sonunu getiren, hepimizin hayranlıkla izlediği karakterlerin hepsini film boyunca görmek mümkün. Bunun yanı sıra asıl konunun etrafında şekillendiği yeni karakterlerden söz edecek olursak; adının sadece Rey olduğunu bildiğimiz hurdacı ve kimsesiz bir kadın karakter, direniş örgütünün sahip olduğu en yetenekli yeni pilot Poe, Poe’nin en yakın ve sadık dostu olan droid BB-8 ve tabii ki belki de serinin en sürpriz ismi, bir stromtrooperken First Order’dan kaçıp direnişe katılan Finn, biz Star Wars severleri ile serinin yeni üçlemesinde buluşuyor. Peki, bu sefer bizleri Star Wars evreninin tam anlamıyla içine çeken konu ne olsa gerek?
 

Galaksideki son usta Jedi olarak kendinden sonraki Jedi şövalyelerini eğiten Luke Skywalker’ın Padawanlarından biri ise yeğeni olan Ben Solo’nun ta kendisidir. Ben Solo’nun taraf değiştirip içindeki gücü Dark Side için kullanmasının üzerine tüm işler değişir ve ortada Jedi denen şövalyelerden geriye pek bir iz kalmaz. Bunun üzerine ise bilinen son Jedi Luke Skywalker kayıplara karışır. First Order’ı alt etmek için ise Luke Skywalker’ın gücüne, bilgeliğine ve aynı onun gibi bir Jedi şövalyesinin önderliğine ihtiyaç vardır. Direniş örgütünün ihtiyaç duyduğu bir diğer şey ise taze bir lider ekiptir. Bu ekip ise korkusuz bir pilot, gücü içinde barındıran bir Jedi ve en cesurundan gözü kara bir savaşçıdan oluşacaktır. Aynı Leia, Han Solo ve Luke Skywalker gibi.

Yeni ekibi kader çoktan birleştirmiştir ve bu ekip, farkında bile olmadan Dark Side’a karşı savaş vermeye çoktan başlamıştır. Sırada ise Luke Skywalker’dan sonra galakside bulunan son Jedi’ın kendini keşfetmesi vardır. Rey, ailesini bulmak için çıktığı yolculukta içindeki gücü keşfeder ve Luke Skywalker’ın onu eğitmesi için bir umut arayışına başlar. Skywalker’ı bir şekilde ikna eden Rey, içindeki gücü yönetmeyi öğrenir ve Dark Side’a karşı galaksideki son Jedi olarak pozisyonunu alır. Karanlıkla aydınlığın savaşına doyduğumuz serinin yeni üç filminde, bu savaşın yanı sıra uzaktan, gizliden ve aniden gelişen bir aşk hikayesine de şahit olmaktayız. Kylo Ren ve Rey arasında gelişen aşk, serinin son filminin son anlarında resmileşse de üç film boyunca çift arasındaki gerilim dolu çekimi hissetmemek neredeyse imkansız. Bunun yanı sıra aile, dostluk, kader, iyi, kötü ve güç kavramlarına oldukça fazla atıfta bulunan serinin son üçlemesi, anlatmak istenen hikayenin temelini de oldukça sağlam bir yapıya oturtmuş durumda. Özelikle gücün; kan ve aile ile ilgili olmadığını ve sahip olunan gücü kötülükle değil, iyilikle yönetme tercihinin bizlerin nezdinde olduğunu, biraz fantastik ama derinden bakıldığı zaman çokça gerçekçi bir şekilde anlatan üçleme, izleyiciye oldukça üst seviyelerde bir görsel haz sağlarken, duygusal ve zihinsel haz sağlamayı da gayet iyi bir şekilde başarıyor. Bizlere geçmiş 6 film gibi birden çok film türünü aynı anda sunan Star Wars serisi, karanlık ve aydınlık gücün kozlarını son raddesine kadar paylaştığı bir final çarpışmasıyla izleyiciyi istediği katarsise en iddialı şekilde ulaştırmakta.

Filmlerin detaylarından daha fazla bahsetmeden satırlarımın sonuna geldiğimi belirtmek istiyorum. Belki koyu bir Star Wars hayranısınızdır ya da belki de hayatınızda hiç bu seriyi izlememiş, izleme ihtiyacı da duymamışsınızdır. Fakat naçizane bir tavsiye vermem gerekirse, seriyi baştan sona izlemeniz, sizi kocaman bir evrenin içine çekecek ve yalnızca film izlemiş değil, aynı zamanda mükemmel bir kültürün bir parçası olmuş olacaksınız. Sinema tarihine adını altın harflerle kazıyan Star Wars serisine bir şans vermek, aklınızın hep bir köşesinde kalmalı, sevgili okurlar. Pişman olmayacağınıza ben kefilim. Şimdiden iyi seyirler.
 

 

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?