Önümüzdeki 5 gün boyunca
STORIES

Gelecekteki Kukla

25 Kas 2022

Şehrin ıssız sokaklarında büyüyen bir ün vardı. Neredeyse herkes bu ünden haberdardı ama kimse bunu meydanlara taşımıyordu. Gizli ve gizemlerle dolu bir ündü bu. Merak edecek olursanız, size hemen cevaplayalım. Bu ün, şehrin en gizemli falcısına aitti. Ancak bu falcıyı diğerlerinden ayıran bir özellik vardı. Falcının, geleceği söylemek için kullandığı şey ne bir kahve ne de bir karttı. Onun kullandığı; ipliklerin oynatıp durduğu kuklalardı.

Şehrin en karanlık ve en ıssız noktasında yer alan kukla gösterilerinden gencinden yaşlısına, herkes haberdardı. Hatta şehrin ileri gelen yetkilileri dahil, ıssız sokaklardaki falcıdan haberdardı. Çok ilginç ve yaşlı bir falcıydı bu falcı. Otantik giysileriyle ve size içinizi görecekmiş gibi bakan gözleriyle oldukça farklı bir aura yayıyordu. Biraz tekinsiz durması, tüm aileleri çocuklarını bu ıssız sokaktan uzak tutmaya itiyordu. Ama bu falcı ne kadar tehlikeli görünürse görünsün, namını duyan herkesi kendisine çeken bir yana sahipti. Bu yüzden şehir halkı, kimsenin üstüne konuşmadan kararlaştırdığı bir davranış sergilemeye başlamıştı. Herkes falcıyı biliyordu, ama bu büyük ünü kendinde toplayan falcı hakkında kimse konuşmuyordu. Tüm bunlar olurken de aynı anda gelmese de binlerce müşteri falcının eteğinde bitiyordu.
 
 Bugün de o gizemli günlerden biriydi işte. Üstelik gizemi daha da alevlendirecek bir sis tabakası sarıyordu şehrin sokaklarını. Ara sokakların arasında neredeyse kaybolan bir adamınsa özel bir randevusu vardı... 
 
Adam pelerinini etrafına sararak kimselere görünmeden hareket ediyor, hızlı adımlarla o ünlü köşeye doğru ilerliyordu: kuklacı falcının kucağına...
 
Falcı, sanki geleceğini bilirmiş gibi temiz ve düzenli bir şekilde kukla sahnesinin arkasında oturuyordu. Ona doğru yürüyen adamı görünce gözleri memnuniyetle parladı. Adam, falcıyı selamladı ve kukla oyununun başlamasını bekledi.
 
Bu falcıyla alakalı en garip özellikse burada beliriyordu işte. Falcı asla konuşmazdı, onun yerine kuklalar konuşur ve bu kuklalar başlangıçta, fal baktırmak isteyen kişiye 3 soru sorardı. Verilen yanıtlara göre kişi bir soru sormasa bile bir oyun başlardı ve bu oyun, söylenenlere göre kişinin geleceğini temsil eden bir sahneyi gözler önüne sererdi. Hayranlık uyandırıcı fakat bir o kadar da korkunçtu. Bazıları, aslında falcının bir kukla olduğunu ve kuklalarının da adını anmaktan çekindikleri yaratıklar olduğunu söylerlerdi. Eh, bakıp da bunu asla anlayamıyordunuz.
 
Adam, bütün o söylentilerin neden bu kadar korkunç ve abartılı olduğunu, karşısındaki manzaradan anlayabiliyordu. Kaygılı bir iç çektiğinde, falcının hafifçe gülümsediğini ve oldukça sevimli bir kuklanın oynadığını gördü. Kuklanın tiz ve sevimli bir sesi vardı.
 
Söyle bakalım gezgin, nasıl giyinmeliyim?” Adam, ilk soru karşısında gözlerini kıpırdattı. Bunlar ünlü sorulardı. Hafif bir öksürüğün ardından cevapladı adam. “Zarafeti temsil eden bir elbise giymelisin. Çok açık olmamalı.”
 
Kukla ellerini çırptı. Sonra ikinci sorusunu sordu, bu sefer sesi biraz daha kalındı. “Söyle bakalım gezgin, nerede durmalıyım?” Adam, bu sefer duruşunu dikleştirdi. “Tabii ki herkesin üstünde.”
 
Kukladan küçük bir kıkırtı geldi. “Söyle bakalım gezgin, ne yapmalıyım?” diye sordu üçüncü sorusunu, oldukça tok bir sesle. Adam bu sefer daha rahatladı. “Para kazanmalısın. Oldukça çok para!
 
Kukla ellerini çırptı ve sahneden çıktı. Kukla sahnesinin küçük perdesi kapandı, tekrar açtığında iki kukla sahnedeydi. Adam nefesini tuttu. Sonra gösteri başladı.
 
Kuklalardan biri, sahnenin ortasındaydı ve diğeri ise onu izlemek için izleyici kısmına geçmişti. Bu bir konuşma olmalıydı. Sahnenin ortasındaki kukla birtakım vaatler veriyordu. Dedikleri genelde halkın refahını sağlamak için öne atılan önerilerdi. Ama gariptir ki, her önerisinin ardından pişkin pişkin gülüyor ve oldukça samimi olmayan bir tutum sergiliyordu. Diğer kukla da sanki bütün bunların farkında değilmiş gibi, sahnedekinin her dediğine alkış tutup heyecanlanıyordu. Sonra sahne değişti ve kadraja başka kuklalar girdi. Baştaki iki kukla, sahnede birbirinden en uzak köşeye gitti. Heyecanlanan kukla, vaaz veren kuklaya doğru koştu ve diğer kuklalar tarafından öldürüldü. Vaaz veren kuklaysa, ağlayarak ona darp eden kuklalar tarafından öldürüldü. Son olarak elinde makas olan başka bir kuklaysa, ölen kuklaların ipini kesti. Ölen kuklaların haricindeki bütün oyuncular, selamlarını verdi. Sahne kapandı. 
 
Falcının bakışları adama kaydı. Ona gelip fal baktıran adamın yüzü şimdi sapsarı kesilmişti. Hiçbir şey demeden para dolu bir keseyi falcıya fırlatıp telaşla oradan gitti. 
 
Çok geçmeden falcının ikinci müşterisi de gelmişti. Bu sefer oldukça genç, ama cinsiyeti tam olarak anlaşılamayan biri vardı karşısında. Kukla, peleriniyle neredeyse her yerini çekingen bir şekilde gizleyen kişiye sordu o üç sorusunu. Kişi sırayla cevapladı.
 
“İstediğini giymelisin.”
“Sevdiğin yerde durmalısın.”
“Sesini çıkarmalısın.” 
 
Falcı, cevapları yüzünde kocaman gülümsemeyle karşılasa da kuklası ağlamıştı. Ortaya çıkan tezat gösteri, takdire şayandı doğrusu. 
 
Sahne açıldığında sinirli bir kukla hemen seyircinin yüzüne doğru haykırmıştı. “Nasıl böyle söylersin?!” Ardından sahne boşalmış, diğerlerinden farklı renkte bir kukla ortada durmuştu. Kukla oynamıyordu, ama etrafındaki kuklalar tıpkı bir şenlikteymiş gibi hareketsiz kuklanın etrafında dönüyordu. Farklı şarkılar söyleyerek ve farklı vaatlerde bulunarak upuzun bir ipi kuklanın etrafına sarmaya başladılar. Sardılar ve sardılar, taa ki ortada duran kukla boğulurcasına sesler çıkarıp ölene kadar. Sahnedeki kuklalar güle oynaya kadrajdan çıktılar ve elinde makas tutan kukla geldi. Ancak bu sefer ölen kuklanın ipini kesmek yerine kocaman bir kahkaha atarak makası sahneye sapladı ve ölen kuklaya kırmızı bir ip sardı. Selamını vererek kadrajdan çıkmak için harekete geçti. Ama sahneden çıkarken gülmüyor, sadece ağlıyordu.
 
Falcı heyecanlı gözleriyle müşterisine baktı. Korkmuş ve çıldırmış bir ifade görmeyi amaçlıyordu belli ki. Ama gördüğü alaylı bir gülümseme olmuştu. 
 
“Böyle olacağını biliyordum.” dedi müşterisi. Sanki bu trajik görüntüden eğlenir gibi bir hâli vardı. “Olsun bakalım. Bu yapacaklarımı etkilemeyecek.” Sonrasında yaptığı şey, falcının gözlerinin daha da parıldamasına sebep olmuştu.
 
Müşteri, alev alan gözlerin onu izlemesinin eşliğinde ayağa kalkmış ve küçük sahnenin ortasına saplanan makası almıştı. Hiç telaş yapmayarak; etrafına kırmızı iple beraber sarılmış onlarca ipi keserek, kuklayı kendi değimiyle “özgür” bırakmıştı. Sonra da arkasını dönüp gitmişti.
 
O günden sonra şehrin kaderini değiştirecek binlerce olay olsa da hâlâ en çok konuşulan olay, birkaç gün sonra ıssız sokakta ölü bulunan falcı olmuştu. Kuklalarının tiyatro sahnesinden bir adım ötede, uzun uzadıya yatan falcı sanki dünyanın en rahat uykusunu çekiyormuş gibiydi.
 
Ancak onu bu hâlde bulan yetkililer, gördükleriyle şaşakalmıştı. Ölüm uykusuna yatan falcının eklemlerinin her tarafına dolanmış, tıpkı bir kuklaymışçasına bağlanmış ipler bulunuyordu. Üstelik ipler hiç de yeni değildi. Çok çok uzun zaman önce bağlanmış gibi duruyordu.
 
Şehrin arka sokaklarındaki gizemli falcının hikâyesi de böyle sonlanmıştı. 
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?