Altın
%
Dolar
%
Euro
%
Bitcoin
%
Eth
%
Önümüzdeki 5 gün boyunca
Pexels
SCOPE

Çocukların Cinsiyet Rollerine Yönelik Algısı Nasıl Değişti?

03 Şub 2023

Yaşadığımız ülkede ve bu ülkenin toplumunda ayrımcılığa dair birçok iz görmek mümkün. Çok temel bir özellik olan cinsiyet de bu ayrımcılığa şahit olabileceğimiz alanlardan bir tanesi. Toplumun kadınlar, erkekler ve kendilerini bu gruplara dahil etmeyen kişiler arasında yarattıkları ayrım bugün de gözle görülebiliyor. Bu ayrımcılığı başladığı nokta çocukluğumuz ve çocukluğumuzda çevremizden aldığımız öğretiler oluyor. Ayrım henüz biz çocukken renklerde, oyuncaklarda ve oyunlarda başlıyor. Günümüzde ise ailelerde oluşmaya başlayan farkındalık çocukların da cinsiyet rollerine yönelik algısını değiştirmeye, ayrımcı düşünceleri azaltmaya başladı. Gelin bu değişimin tarihini yakından inceleyelim.

Pexels
Doğacak bebeğe dair en çok merak edilen özelliklerden bir tanesi cinsiyetinin ne olacağıdır. Zihinlerde bu cinsiyetin öğrenilmesiyle beraber belirlenmeyi bekleyen düşünceler vardır çoğu zaman. Hatta bebeğe ve onun yaşamına dair birçok plan bu cinsiyet üzerinde kurulmaya başlanır. Odasının dizaynı, kıyafetleri, oyuncakları, ne tür bir mesleğe sahip olabileceği, ne zaman evleneceği gibi birçok fikir bu özellik üzerinden şekillenir. Bir bebek henüz hiçbir şeyden habersizken tüm bu fikirlerin içine doğar. İnsan çocukluğu boyunca ister istemez tüm bu fikirlerden ve cinsiyete yönelik algılardan etkilenir. Kendi cinsiyet kimliğini ve diğer cinsiyetlere yönelik bakışını çocuklukta çevresinde bulunan insanları referans alarak oluşturur. Çevre tarafından kabul görmeyecek fikirlerini bastırmak zorunda olduğu algısına kapılarak çevreye uyumlanmak için kendi özgün kişiliğinden vazgeçebilir.

Pexels
Özellikle geçmişte kadının ve erkeğin belli çerçevelerle kesin olarak sınırlandırıldığı dönemlerde çocuklar da bu çerçeveye uyum sağlıyorlardı. Bir önceki kuşaktan devralınan ayrımcılık hareketi devam ettiriliyordu. Çoğu zaman çocuklar bu konuda gerçekten ne düşündüklerini ve nasıl bir ortamda yaşamak istediklerini sorgulayamıyorlardı. Yapılan araştırmalar günümüzde de toplumların büyük çoğunluğunun erkek egemen olduğu ve buna bağlı ayrımcılığın yaşandığını gösteriyor. Kadınların normlara ve verilen görevlere uymasına dair bir beklentinin de var olduğu görülüyor. Oluşturulan bu düzenin devam edebilmesinin yolu çocuklara da empoze edilmesinden geçiyor Durum böyle olduğunda çocuklardan da bu görevlere uygun şekilde oyunlarını, oyuncaklarını, ilgi alanlarını ve ileride de mesleklerini, yaşam tarzlarını seçmeleri bekleniyor. 

Pexels
Bireye çocukluğunda öğretilen cinsiyetçi kalıp yargılar ileriki dönemde bireyin kişilik özelliklerini, akademik becerilerini, meslek seçimini, toplumsal ve sosyal yaşamını etkiler. Okul çağıyla ve ergenlikle birlikte yapılan çevre gözlemiyle bu yargılar esneklik kazanabilse de tamamen yok olmaları nadir rastlanan bir durumdur. Çünkü toplumsal beklentiler devam eder ve bireyin toplumda kabul görmesi için bu beklentilere uygun davranışlar sergilemesi gerekir. Bugüne geldiğimizde ise bu davranışların tamamen yok olmadığını ancak çocukların toplumsal cinsiyet dair kalıpları daha fazla sorguladıklarını görüyoruz. Bunun temel nedenlerinden biri değişen ebeveynlik algısı ve ailelerin bu konuda belli oranlarda farkındalık kazanmalarıdır. Toplumda yapılan farkındalık çalışmaları ailelerin yanında direkt olarak çocuklara da ulaşabilmektedir. Tüm bunlar özellikle yaşları ilerlemeye başlayan ve ergenlik çağına ulaşan çocukları büyük oranda etkiler.

Pexels
Araştırmalar özellikle 9-10 yaş ve sonrasındaki çocuklarda cinsiyetlere yönelik yargıların sorgulamasının daha fazla yapıldığını gösteriyor. Buna rağmen yine de kadınların daha kolay; erkeklerin ise zor işleri yapabileceğine dair algı devam ediyor. Öte yandan bu yaşlarda neden kız çocuklarının bazı oyunları oynamayacaklarının düşünüldüğü, neden okuyamayacakları düşünüldüğü, neden güçsüz oldukları düşünüldüğü gibi sorgulamaların da başladığı görülüyor. Daha çok ayrımcılığa uğrayan taraf olan kız çocukları bu sorgulamaların sonucunda okumayı ve meslek sahibi olmayı eşitliğe giden bir yol olarak görürler. Ancak bu çocuklarda ev içindeki iş bölümünü ve eşitsizliği eleştiren bir bakış açısına çok daha az rastlanmaktadır. Bu da aslında bizlere kız çocuklarının farkındalıklarının güçlenmeye ihtiyacı olduğunu gösterir.

Pexels
Cinsiyetçi kalıp yargılarının getirdiği negatif sonuçları yaşayan tek taraf kız çocukları da değildir. Kadınların sahip olması gerektiğine inanılan özelliklere sahip erkek çocukları da diğer çocuklar tarafından ayrımcılığa maruz bırakılmaktadır. Erkek çocukları ‘erkek gibi olmak’ kalıbı üzerinden sınırlandırılmaktadırlar. Öte yandan evi geçindirmek gibi büyük bir ekonomik yük getiren bir sorumluluğun yalnızca erkeklere atfedilmesi erkek çocuklarını daha küçük yaşlardan itibaren kaygıya sürüklemektedir. Günümüzde artan farkındalığımızla çocukları yöneltmemiz gereken düşünce “olmak istedikleri gibi olma” düşüncesi olmalıdır. Çünkü çocuklar kalıp yargılardan uzaklaştıklarında herkesin her şeyi öğrenebilme ve uygulayabilme gücü olduğuna dair bir algı geliştirirler. Özellikle 9-11 yaş bu düşünce desteklendiğinde toplumun yargılarına kapılmadan düşüncelerini güçlendirebilirler.

Ebeveynler, bakım verenler, öğretmenler ve çevresinde çocuklar bulunan her birey çocuğa her şey olabilme fırsatına sahip olduğunu göstermelidir. Bu sayede çocuk her ne kadar bazı ortamlarda toplumdaki kalıplara maruz kalmak zorunda olsa da temel inancını bu yönde geliştirir. Eleştirel olmak, ‘neden’ diye sorabilmek, fikirleri esnetebilmek çocuklara aktarabileceğimiz en önemli öğretilerdendir. Çocuğa sağlanan temel inançlar ‘Ben de yapabilirim’ demesine ve daha büyük hayaller kurabilmesine destek olur. Bu sayede gelecekte özgür bir ortam sağlayabilir ve cinsiyetçi kalıp yargılardan uzaklaşmış bir toplumu inşa edebiliriz.
Kaynak: KILIÇ, A. Z., BEYAZOVA, A., AKBAŞ, H. M., Ayten, Z. A. R. A., & SERHATLI, İ. (2014). Okul çağı çocuklarının toplumsal cinsiyet algıları: Gündelik yaşam örnekleriyle cinsiyetçiliğin benimsenme durumuna ve esneyebilme olasılığına dair bir araştırma. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi17(2), 121-151.

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?