Önümüzdeki 5 gün boyunca
KÜLTÜR/SANAT

Charles Darwin’in Evrim Yolculuğu

23 Kas 2022

Kendini tamamen bilime adamış bir aileden gelen Charles Darwin; 27 Aralık 1831 tarihinde henüz 22 yaşındayken, “HMS Beagle” adlı bir gemi ile araştırma yapmak için yola çıktı. Rio de Janeiro’dan başlanarak Maldonado, Rio Negro, Bahia Blanca, Buenos Aires, St. Fe, Banda Oriental, Patagonia, Santa Cruz, Tierra del Fuego, Falkland Adaları, Macellan Boğazı, Şili, Chonos takımadaları, Cordillera, Kuzey Şili, Peru, Galapagos Adaları, Tahiti, Yeni Zelanda, Avustralya, Cocos Adaları, Mauritius ve İngiltere olarak planlanan gezinin 2 yıl sürmesi beklenirken tam 5 yıl sürmüştü.

Darwin küçüklüğünden beri bitki bilimine ilgi duymaktaydı. Babası, Charles Darwin’in tıp okumasını istemekteydi bu yüzden Darwin, Edinburgh Üniversitende tıp okumaya başladı. Ancak tıp ilgisini çekmiyordu, her fırsatta doğaya kaçıp gözlem yapıyor, bitki, böcek ve taşları biriktirip inceliyordu. Ailesi bu durumdan memnun olmayınca Darwin din eğitimine başladı. Burada da botanik bilimine ilgisi büyüktü ve hocasının desteği ile botanik bilimi üzerine yoğunlaşarak din eğitimini tamamladı. Darwin HMS Beagle Gemisi ile gözlem yapmayı çok istemekteydi ancak babası buna pek hoş bakmıyordu. Bu yüzden amcasının, babasını ikna etmesi üzerine Darwin’in evrim yolculuğu başlamış oldu.

national geographic
Darwin için seyahatin ilk günleri oldukça zorlu geçmekteydi. Deniz tuttuğu için sürekli kusma nöbetleri geçiriyordu bu yüzden günlerce yatmak zorunda kaldı. Nihayet deniz hayatına alışmaya başladı. Özellikle kara gezileri kendisini büyülüyordu. Yağmur Ormanlarını keşfe çıktığında neye bakacağını şaşırıyor kendinden geçiyordu. Burada geçirdiği vakitte 80 kuş türünü ve 68 tane kınkanatlı inceledi. 

Gemi Arjantin’e vardığında; Darwin kil ve çakıldan oluşan bir tümseğin içinde pek çok nesli tükenmiş hayvan kalıntısı buldu. Güney Amerika’da ise ilgi alanı jeolojiye kaydı ve And Dağları’nın kaya oluşumlarını incelemeye başladı. Dönüşten önce Galagapos Adalarında bir ay kaldı daha sonra Tahiti, Yeni Zelanda, Avusturalya, Pasifik, Hint ve Atlantik Okyanusunda bulunan mercan kayaları, lagünleri, volkanik yamaçları inceledi. Son bir kez daha Brezilya’ya uğradıktan sonra gemi nihayet yaklaşık beş yıl sonra İngiltere’ye döndü.

Darwin elindeki tüm belgeleri karşılaştırıp aldığı örnekleri inceledikçe türlerin kökeni olduğunu düşünmeye başladı. Darwin’in Güney Amerika’da yaptığı incelemeler, nesli tükenen hayvanlar ile yaşayan türler arasında birebir benzerlikler olduğunu göstermekteydi. Bu yüzden yaşayan türlerin, nesli tükenen türlerden geldiğini kanıtlar nitelikliydi. Bir diğer bulgu ise; bugün yaşayan ve hiçbir işe yaramayan organların olmasıydı. Devekuşu ve onun gibi uçamayan bazı kuş türlerinde kanat olması ve bazı yılan türlerinin vücutlarının içinde bulunan ayak kemikleri gibi. 
Darwin yine Galagapos Adası'ndan topladığı örnekleri kuşbilimci John Gould ile paylaştı. Elindeki kuşların İspinoz olduğunu anlamamıştı. Biraz daha inceleme yaptıktan sonra, farklı adalarda yaşayan kuşların, zamanla yaşadıkları yerin ekolojik yapısına uyum sağlayacak şekilde değiştiğini fark etti. Türlerden birinin deniz kuşlarının vücudunu delip kanını içebilmek için uzun, keskin bir gagası vardı; bir diğerinin gagası tohumları kırabilmek için kısa ve kalındı.
Bununla birlikte; Galagapos Adası'ndaki dev karakaplumbağasını incelediğinde pek çok çeşitlerinin olduğunu, kabuklarının, şeklinin ve üzerindeki desenlerin değişikliğine göre hangi adaya ait olduğunu anladığını fark etmişti.

Darwin, o zamanki terminolojiyle, mutasyonun nasıl gerçekleştiğini görmüştü. Çevrelerine daha uygun hayvanlar daha uzun süre yaşıyor ve daha çok üreyebiliyordu. O zaman evrim "doğal seçilim" yoluyla kendiliğinden gerçekleşmekteydi.

"Organizmaların hayatta kalmaları ve çevreye uyum sağlamalarına yarayan farklılıklar sonraki nesillere aktarılır ve sonunda doğal seçilim yolu ile yeni türler evrimleşir. Küresel ve yerel çevre, ekolojik denge sürekli değişmektedir; yaşam değişen koşullara uymak zorundadır."


Darwin; varyetenin tür ile aynı şey olmadığını biliyordu. Bir yazısında belirttiği gibi; “yok olan bir tür asla yeniden ortaya çıkmaz. Bugün soyu tükenen bitki, böcek ve hayvanlar sonsuza dek yok olmuştur.”



©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?