“Aman boşver takma kafana, sen daha iyilerine layıksız, canın sağolsun, iyi tarafından bak, bu kadar negatif olma, kötüyü çağırma…” Bu sözleri daha da uzatabiliriz değil mi? Hemen her birimiz gün içinde olumsuz bir deneyimini bizlerle paylaşan arkadaşına veya bir aile üyesine bu sözlerden birini mutlaka saf ediyor. Peki ya onların içinde bulunduğu durumla ve onlarda çöküntü yaratan olayla ne kadar ilgileniyor ve empati kuruyoruz? Sürekli olumlu olmaya çalışmak bir nevi sosyal medya etkisini yaşatmak aslında; her şeyin tozpembe olduğu fotoğraflar, kusursuz evler ve kusursuz hayatlar misali… Fakat hayat böyle mi? Paramparça olduğumuz anlar da bizi olgunlaştırmıyor mu? Tökezlemelerimiz, düşüp yeniden kalkmalarımız da bizi hayata hazırlamıyor mu, motive etmiyor mu? O halde neden bu kadar fazla pozitif kalmaya çalışıyoruz. Belki de içinde bulunduğumuz zorlu ana karşı pozitif kalmaya değil o anın kırgınlığını da yaşamaya ihtiyacımız vardır… Çünkü halının altına süpürdükçe büyür aslında sorunlar. Girişten de anlayacağınız üzere hayatın tüm inişlerine ve çıkışlarına karşı her daim kendini pozitif kalarak savunmaya alanları mercek altına alıyoruz bugün: Toksik Pozitifleri…