unsplash
GASTRONOMİ

Bir Yunan'da Bir Türkiye'de Rakı Sofrası Kuruyoruz

02 Ağu 2023

Dolma bizim, baklava sizin, yoğurt bizim, cacık sizin diye diye senelerdir bitmedi bu kavga. Halbuki şahane bir laf vardır, yemeğin milleti olmaz coğrafyası olur diye. Bu koca laf boşuna edilmiş olamaz ya! Yıllarca bir arada yaşayan bu iki millet nasıl birbirinden etkilenmeyecekti değil mi ama? Bir tas cacık yapan ya da bir tencere dolma pişiren komşusuna nasıl götürmeyecekti? Peki komşudan geleni çocuklar beğenince bir daha bir daha istemeyecek miydi, anne mecbur kalıp bir tarif istemeyecek miydi? Bunların hepsi olmalıydı ve oldu da. Peki, gelin bakalım mı ufacık farklarla nasıl kuruluyor bu sofralar Ege’nin iki yakasında?

Öncelikle rakı sofrası dedik ama, belirteyim, Yunan’daki sofra bir uzo sofrası. Uzo ise aslında bir likör. O nedenle de rakı bardağı gibi uzun bir bardakta değil, daha kısa bir bardakta geliyor. Uzo ile rakı arasındaki fark bariz şekilde uzonun daha aromatik ve yumuşak olması. Bal gibi akıyor derler ya, öylesine. Çok çeşitli bitki ile tatlandırılan uzo, genellikle bol buzla servis ediliyor ve içimi yumuşak olduğu için de yeniden su koyma ihtiyacı hissetmiyorsunuz. İşin rakı tarafını anlatmama gerek yok sanırım, teki, dublesi, domuz sıkısı, buzlusu, buzsuzu onlarca şekilde içebildiğimiz, canımız içkimiz.

unsplash

Yunan’da Sofraya Neler Söyleyebiliriz?

 
Şöyle Ege’nin öte yakasına ahşap iskemleli bir masada, hafif bir müziğin deniz dalgalarının sesine karıştığı bir yerde, güneş batarken konumlandınız sofranıza. Gündüz girilen denizin yorgunluğunu henüz atmamışken karnınız acıkmış, ızgaradan gelen kokular sizi cezbediyor. Deniz sakin, hava mis gibi. Ortam güzel, taverna enfes, peki ne söyleyeceğiz şimdi?

unsplash
Bazı mekanlarda sofraya oturur oturmaz cacık (tzatziki) geliyor. Bizde bazı meyhanelerde kuru cacık çok tutulsa da genellikle haydari tercih edilir. Yani Yunan’da sofraya olmazsa olmaz cacık gelmesiyle başlıyor her şey. Yoğurdun mideyi rahatlatan yanı ile ferah salatalık ve nane aroması iyi bir başlangıç olduğu için bu meze tercih ediliyor muhakkak. Sarımsak koymayı da tercih etmiyorlar onlar, bizimkinin aksine.
Deniz ürünlerinden önce mideyi tok tutacak, ileriki saatlerde de bulanmasını engelleyecek bir formül olarak dolma (dolmades) tercih edebilirsiniz. Dolma, rakı sofrasında şişkinlik yapacağı gerekçesiyle pek tercih edilmez ama yine de bizde yeri yoktur diyemeyiz. Ama bir Yunan sofrasında sıklıkla yerini alıyor. Genellikle de domates dolması tercih ediliyor. Bizimki kadar baharat kullanmıyorlar, daha sade bir iç harçla yapıyorlar dolmalarını.

unsplash
Ve geliyoruz ana yemeğe, dünyada en iyi ahtapot yiyebileceğiniz yerin Yunan Adaları olduğunu biliyor muydunuz? Balıkçı dükkanlarının önünde bir ipe inci gibi serilmiş boy boy ahtapot görmeniz mümkün. Elbette tabaklarınızda farklı şekillerde de görmeniz mümkün. Kimi ızgara kimi fırında pişmiş, kimisi bir humusun yanına yerleştirilmiş, kimisi bir salatanın üzerine. Elbette tek seçenek bu değil lagos ve orfoz balığı da bolca bulunuyor bölgede. Buğulama, limon soslu, ızgara gibi birçok seçeneği de mevcut.
Balık tercih etmeyenler için ne var dersiniz? Tabii ki güveç (giouvetsi). Genellikle kuzu etiyle yaptıkları güveci salçalı, kimyonlu nefis bir karışımla lokum kıvamında pişirmeyi başarıyorlar. Ayrıca bildiğimiz musakka da uzo sofralarında sıklıkla yer alıyor. Bizimkinden biraz farklı fakat, Yunan mousakkası. Kıymalı, salçalı patlıcan olması noktasında birleşsek de üzerine koydukları 2-3 parmak kalınlığındaki beşamel sos ve serpiştirilmiş feta peyniri noktasında ayrılıyor bizimkinden. Ardından fırınlanan mousakka çok lezzetli evet, fakat bir uzo sofrasına yakıştığını pek düşünmüyorum. Ama tüm tavernalarda en çok satılan ürünlerden biri kendisi. Ayrıca Türkiye’de musakkanın rakı sofrasında yeri olduğunu hiç görmedim. Elbette bu benim yetersiz bilgimden de kaynaklanıyor olabilir.

Ayrıca ortaya söyleyeceğiniz Grek salatada, mevsim yeşillikleri üzerinde zeytin, güzel bir zeytinyağı ve üzerine nane serpilmiş büyükçe bir feta peyniri bulacaksınız. Böylece bizim rakı soframızın olmazsa olmazı peynir meselesi de böylece çözülmüş olacak. Mezeler bununla sınırlı değil elbette, fava (bence Türkiye’de çok daha lezzetli yapılıyor bu arada), humus, saganaki (kızarmış peynir) gibi çok sayıda lezzetli seçeneğiniz mevcut.
Geceyi kapatmadan her tavernada bulunan ballı yoğurt söylemeyi de ihmal etmiyoruz tabii, o da bizim helva yerine geçsin, öyle değil mi? Elbette gece sonunda tüm masalara teklifsiz ve ücretsiz dağıtılan karpuzlardan nasibinizi alalım değil mi ya?

bikahvebikeyif.com/wp-content/uploads/2016/08/20160726_195828-1-01-1.jpg

Türkiye’de Sofraya Neler Söyleyebiliriz?

 
Ege’nin iki yakası dediğimiz için doğu illerinde ocak başında kurulan ya da Antakya’da yüzlerce meze seçeneği arasında kalınan, tepsi kebaplı, kömürde tavuklu, Harbiye şelalesi kıyısında kurulmuş enfes masaları kastetmiyorum. Şimdi yine Ege manzarası eşliğinde kuracağız soframızı.

pbs.twimg.com/media/Cgvem7CXEAAhOZu?format=jpg&name=4096x4096
Önce bir ılık zeytinyağı gelir sofraya teklifsizce, içinde birkaç zeytin de olur şöyle lezzetlisinden. Mideyi rahatlatsın diye kızarmış ekmeğinizi banarsınız. Meze olarak humus ve favada ortaklaşıyor Türk sofrası Yunan’la. Bir de yoğurtlu biber kızartması, deniz börülcesi, atom ve havuç tarator söyledik mi önden meze işini çözdük demektir.

ruyameali.com/wp-content/uploads/2016/11/ruyada-raki-gormek-10.jpg
Ana yemek olarak ahtapot bizde çok gündelik bir şey olmamakla beraber ahtapot salatası belki tercih edilebilir. Güzel bir levrek ızgara, Ayvalık’taysak papina, İzmir’deysek yanına biraz da midye. Balıkla pek arası olmayanlar da ızgara et, tavuk şiş tercih edebilir pekâlâ.

nowbodrum.com/wp-content/uploads/Bodrumda-ne-yenir2-1068x1026.jpg
Rakı arası çay içip biraz duruluruz, yanında şalgam içip mideyi biraz daha fazla yorarız. Keyfimiz gece boyu sürsün diye ne gerekirse yaparız. Yemek sonunda gelen buz gibi kavunla içimizi serinletir, helvayla tekrar içimizi kavurmayı biliriz.
Ufacık farklar dışında Ege’nin iki yanında bambaşka sofralar kuramıyoruz, gördünüz değil mi? Çünkü biz yıllarımızı beraber geçirdik. Aynı denize bakıp kederlendik, aynı acıları çektik. Yoğurt Yunan’mış Türk’müş ne fark eder? Coğrafyalar, kaderler, acılar, hüzünler, sevinçler bir olduktan sonra?

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?