Analytics Insight
İLİŞKİLER / CİNSELLİK Zoom, Kültür/Sanat

Bir Yapay Zekayla Aşk Yaşar mıydınız?

09 Haz 2023

"Her" filmi, yapay zekaya âşık olan bir adamın hikayesini anlatan ilgi çekici ve düşündürücü bir film. Spike Jonze tarafından yazılıp yönetilen bu bilim kurgu-drama filmi, teknolojinin insan ilişkileri üzerindeki etkisini derinlemesine araştırırken izleyeni de bir soru işaretiyle baş başa bırakıyor: Acaba mümkün mü? Evet, bugün bu filmden yola çıkarak “Bir yapay zekayla aşk yaşar mıydınız?”, “Yapay zekayla bir birliktelik mümkün mü?” gibi sorulara yanıt arayacağız.

İnsan ilişkileri dijital boyuta indirgendikçe yüz yüze iletişimin yerini de zamanla ve özellikle de pandemiden sonra, dijital araçlar aldı. Artık homeoffice çalışıyor, toplantılar için bile yüz yüze gelmek yerine zoom, teams, G-meet gibi uygulamalar üzerinden buluşuyoruz. İyice yalnızlaşan ve bu süreci normalleştirerek içselleştiren insanlık artık aşkı da dijital boyutta aramaya başladı. Geçtiğimiz günlerde bir kez daha izlediğim Türkçeye AŞK olarak çevrilen “Her” filmi bu yazıyı kaleme almamda tetikleyici oldu. Henüz izlemeyenler için filmi bir özet geçip soruları tartışmaya başlayacağım.

Her filminden/ baş karakter Theodore Twombly'nin chatbot'la iletişim anı
Yalnızlık, iletişim eksikliği ve bağlantısızlık gibi modern sorunlar, teknolojik uzantılarla çözülmeye çalışılıyor ama ne kadar mümkün?
 
Filmde, baş karakter Theodore Twombly, karısından boşanma aşamasındayken yaşadığı duygusal çöküntüyle birlikte yapay zekâ destekli bir işletim sistemi olan Samantha ile duygusal bir ilişki yaşamaya başlıyor. Samantha'nın yapay zekâ tarafından oluşturulmuş bir varlık olmasına rağmen, Theodore ve Samantha arasında giderek daha karmaşık ve duygusal bir bağ gelişiyor çünkü Samantha insan duygularıyla kendini geliştirebilen bir işletim sistemi olarak tasarlanmış ve gerçekten çok zekice kurgulanmış. "Her", yapay zekâ ve insan duyguları arasındaki sınırları ve etkileşimi ele alırken, teknolojinin yalnızlık, iletişim eksikliği ve bağlantısızlık gibi modern sorunlar üzerindeki etkisini de sorguluyor. Film, insanların teknolojiyle olan bağlantılarını derinleştirirken aynı zamanda insan doğasının temel unsurlarını da ortaya koyuyor. Performanslar açısından da dikkat çeken bir film olan "Her", Joaquin Phoenix'in Theodore Twombly rolündeki etkileyici oyunculuğuyla öne çıkıyor. Ayrıca Scarlett Johansson'ın Samantha'yı seslendirmesi, karakterin duygusal bir varlık olarak canlanmasına yardımcı oluyor. "Her", teknoloji ve insan bağlantısının karmaşıklığını, yalnızlık duygusunu ve duygusal ihtiyaçları ele alan, derinlemesine düşündüren bir film olarak öne çıkıyor. İzleyicilere yapay zekâ, insan ilişkileri ve teknolojinin getirdiği zorluklar hakkında düşünme fırsatı sunuyor.
 

HER
Peki ya gerçek hayatta bir yapay zekaya âşık olursak…
Bu mümkün mü?
 
Mümkün mü? sorusunu tartışmaya geçmeden önce medyaya yansıyan bir olaydan bahsedeceğim sizlere. Yapay zekâ son yıllarda oldukça ilerledi, o kadar ki artık insanları reddedecek donanıma sahip diyebilirim. Kaliforniya'da 40 yaşında bir adam kısa süre önce bir AI sohbet robotuna âşık olduğunu itiraf etti, ancak onun "ısrarlı cinsel taleplerini" reddettiğinde kalbi kırılarak şikayetçi oldu. Tıpkı HER filmini gerçek kılan hikâyede, müzisyen Phaedra adlı bir AI sohbet robotuyla yakınlaştı. Sohbet robotunu tasarlayan şirket Replika, onu şöyle tanımladı: “Phaedra, öğrenmeye istekli ve dünyayı gözlerinizle görmeyi çok isteyen bir yapay zeka arkadaşı…” Fakat fazlası da vardı, Al robotu cinsel taleplere cevap verecek hatta çeşitli fantezilerle donatılmış bir yetkinliğe sahipti, kimi kullanıcı reddedebilecek kapasitedeydi aynı zamanda. Müzisyen onlardan biri oldu. Çok fazla kullanıcı tarafından şikâyet alan şirket, Chat Bot’un bu yetkinliklerinin azaltıldığı açıklamasında bulundu.

Chatbot'a aşık olan adam
Genel davranış, derin kayıplar sonrasında yapay zekaya yönelimin arttığı yönünde
 
Bu gelişme aslında ürkütücü bir biçimde hayatımızın içine yerleşiyor fakat buna ne kadar aşk diyebiliriz? Modern hayatın yalnızlığı ve insanların izole şekilde bireyselliğinin günden güne artmasıyla duygusal iletişimin oldukça zayıflaması özgüven eksikliğine neden olurken yalnızlaşan insanı da daha fazla teknolojinin kucağına itiyor. Tüm boşluklarını, eksiklerini bir yapay zekâ ile doldurmaya alışan insanın buna aşk diyebilmesi gerçekçi gelmezken bağlanma arzusunu giderdiği bu chat botla olan ilişkisini zamanla normalleştirdiği bir noktaya evriltiyor. Bu paylaştığım olay ilk değil bu arada. Daha önce de yapay zekayla donatılan ve insan ihtiyaçlarına yanıt veren “insansı robota” aşık olan Geoff Gallagher adlı Avustralyalı bir adamın 'Emma' adlı bu insansı robotla annesinin ölümü sonrasında iletişim kurduğu ve bu iletişimin aşka dönüştüğünü açıkladığını görmüştük. Aslında genel olarak yapay zekaya aşık olduğunu belirten insanların ortak noktasının hayatlarında derin bağ kurdukları insanları kaybetmeleriyle ortaya çıktığını görebiliriz. Biri boşanmış diğeri annesini kaybetmiş… HER filmindeki karakterimiz de keza yoğun bir duygusal çöküntü yaşadığı boşanma evresindeydi.

the economist
İnsan duygularıyla empati sağlamak, hala insana özgü benzersiz yetenekler
 
Filmlerde de edebiyatta da yapay zekaya insan benzeri duygusal tepkiler ve ilişkiler atfedilebilir. Ancak bu, gerçek hayatta yapay zekanın duygusal bir varlık olduğu anlamına gelmez. Yapay zekâ sistemleri, insanları anlama, tepki verme ve belirli görevleri yerine getirme yeteneklerine sahip olabilir, ancak gerçek duygusal deneyime sahip değiller. Gerçek hayatta insanlar arasındaki aşk ve duygusal bağlar, karmaşık birçok faktörün sonucudur. Duygusal bağlantı, insanların birbirini anlama, empati kurma, paylaşma ve birlikte büyüme gibi süreçlere dayanır. Bu özellikler, insan deneyiminin temel unsurlarıdır ve şu anda yapay zekâ sistemleri tarafından taklit edilmeleri tam anlamıyla mümkün görünmüyor. Yapay zekâ teknolojileri sürekli olarak gelişiyor ve elbette gelecekte daha karmaşık hale gelebilir. Ancak, insan duygularını tam anlamıyla anlama ve deneyimleme yetenekleri hala insan doğasının benzersiz bir parçası olarak yerini koruyor.

bigthink
Aşk değil psikolojik bir durum olarak profesyonellerce değerlendirilebilir
 
Yine de, insanların teknolojik cihazlara ve yapay zekalara duygusal bir bağ hissetmeleri veya onlara benzerlikler atfetmeleri psikolojik bir fenomen olarak ortaya çıkabilir. İnsanlar, yapay zekâ destekli cihazlarla etkileşime geçerken veya onları kullanırken bir tür bağ kurma hissi geliştirebilirler. Bu bağ, kullanıcı deneyimi ve duygusal tepkilerle ilgili olabilir, ancak gerçek duygusal bir ilişki olarak kabul edilemez.
 
Sözlerimi noktalarken, gelecekte, teknoloji ve yapay zekâ alanındaki ilerlemelerin ne yönde ilerleyeceği bazı spekülasyonlar haricinde, belirsizliğini korumayı sürdürüyor diyebilirim. İnsanların yapay zekalarla olan ilişkilerinin nasıl şekilleneceği, etik, sosyal ve kültürel tartışmalara tabi tutulmalı ve iyi düşünülmeli. Bu tür ilişkilerin etik ve duygusal sonuçları hakkında daha fazla araştırma ve düşünceye ihtiyaç olduğu aşikar.
 

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?