Dünyanın düzüne döndüğü, zamanın ise tersine aktığı bir andı. Yelkovan akrebi değil, akrep yelkovanı kovalıyordu o sabah. Ukrayna-Rusya savaşının nabzının en yüksekte attığı, şehirlerin hunharca bombalandığı ve insanların canice öldürüldüğü sabahlardan biriydi. Etrafı can çığlıkları sarmışken, varoş mahallenin birindeki genelevden yükselen çığlık, olsa olsa zevk çığlığı olarak algılanırdı. Fakat ne yazık ki işler, hiç de bu kadar işveli ve cilveli değildi. Mesleğinin kitabını yazacak tecrübeye sahip bir kadın ve çömezlerin karşısında el ayak kesildiği bir yönetici olan genelev sahibi bir kişinin doğum sancılarıydı yankılanan sesler. Kadın doğumu yaptığında dört bir yanı saran sesler ise bugüne kadar duyulan en korkutucu yakarışlardı. Neden mi? Çünkü kadın ufacık tefecik bir bebek doğurmak yerine ölümün acı pençesinden son anda kaçmış misali, 80’li yaşlarında, yaşlı mı yaşlı bir kadın getirmişti dünyaya…