Believe Me: The Abduction of Lisa McVey Film İncelemesi

IMDb puanı 10 üzerinden 7.2 olan Believe Me: The Abduction of Lisa McVey, Türkçe’ye ‘’İnan Bana: Lisa McVey’in Kaçırılması’’ olarak çevrilmiş bir film. Şu anda Disney+’dan ulaşabileceğiniz bu film, yaklaşık bir buçuk saatlik süresi ile karşımıza çıkıyor. Bu noktada, bu yapımı izlediğiniz zaman asla boşa giden bir buçuk saat olmayacağını vurgulamak istiyoruz.

Dram ve suç kategorilerinde yer alan bu filmin gerilim hatta korku kategorilerinde de yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Her ne kadar yavaş bir film akışı söz konusu olsa da bazı sahneler insanı öylesine geriyor ki bir anlığına ekranı kapatıp gitmek ister konuma gelebiliyorsunuz. Bu yüzden, her ne kadar kaynaklarda bu film gerilim kategorisinde geçmese de bu yapımın gerginlikten yastık ısırtacak bir yapısı olduğunu vurgulamalıyız. 

Bizler için etkileyici diziler listesinde yer alan ve şu anda Netflix’te ulaşılabilir olan 2019 yapımı Unbelievable’ı andırıyor bu film. Eğer bahsi geçen diziyi izleyip de beğendiyseniz bu filmi de beğeneceğinize eminiz. Gerçek bir hikayeden esinlenilerek yaratılan bu filmde başrol oyuncusu güzeller güzeli Katie Douglas. Douglas’la birlikte Rossif Sutherland, Amanda Arcuri ve David James Elliott gibi isimlere rastlıyoruz. Katie Douglas’ın canlandırdığı karakterden sonra en çok seveceğiniz karakterin David James Elliott’un hayat verdiği komiser muavini olacağına eminiz.

Şimdi de çok fazla spoiler vermeden filmin konusunu genel hatlarıyla anlatmak istiyoruz. Douglas’ın canlandırdığı Lisa McVey isimli genç kız, annesi ve babasının yıktığı aile hayatı yüzünden büyükannesi ile yaşamaya başlıyor. Ne yazık ki, Lisa’nın büyükannesinin genç erkek arkadaşı bu kıza düzenli olarak tecavüz ediyor. Lisa, durumu annesine ve büyükannesine anlatmasına rağmen bu iki kadın ‘’Başına çok daha kötü bir şey gelebilirdi, şükret.’’ tarzı iğrenç bir ifade ile Lisa’nın uğradığı cinsel istismarı görmezden geliyor.

Tecavüze uğrayarak yaşamaya mahkum edilen Lisa, bir gece çalıştığı kafeden işini bitirip ayrılıyor. Bisikleti ile eve gitmeye çalışan bu genç kız hiç beklenmedik bir şekilde Bobby Joe Long isimli adam tarafından kaçırılıyor. Aslında, Lisa’nın bisikletle çıktığı uzun ve karanlık yol özellikle Türkiye'deki kadınların her köşe başını korku içinde dönüşünü somut bir şekilde anlatıyor. 

Rossif Sutherland’ın canlandırdığı Bobby, 26 saat boyunca Lisa’yı bir tutsak olarak alıkoyuyor ve bu genç kıza tecavüz ediyor. Lisa, ters psikoloji uygulayarak Bobby’nin elinden sağ çıkıyor ve hemen olanları anlatmak için karakolun yolunu tutuyor. Kaçırıldığı esnada gözleri bağlı olmasına rağmen dokunarak, işiterek ve göz bandının altından görerek önemli ipuçları toplayan Lisa, polislerin önüne sağlam kanıtlar sunuyor fakat bazı polisler bu kızın bu kadar çok ayrıntıyı hatırlayamayacağını iddia ederek ona inanmıyor. Bu noktada, Lisa’ya inanmayan polislerin kadın olduğunu belirtmek istiyoruz. Daha sonra, David James Elliott’un canlandırdığı komiser muavini bu genç kıza inanıyor ve onun verdiği ipuçlarını kullanarak azılı bir seri katil olan Bobby’i yakalıyor. 

Bir saldırgana karşı büyük bir zafer kazanan gerçek bir kadının hayat hikayesi, bu film sayesinde ekranlarımıza geliyor. Bizlere soracak olursanız bu film yoğun duygular barındırıyor fakat her oyuncunun Katie Douglas kadar gerçekçi, duygusal ve aktif bir performans sergilediğini söyleyemeyiz. Diğer oyuncuların da Douglas gibi yeteneklerini sunduğuna şahit olabilseydik bu filmin çok daha içe çeken bir yapısı olduğunu vurgulayabilirdik.

Kadın cinayetleri ve cinsel istismarla birlikte, bu filmin yalnızlık, aşağılanma, zorbalık ve inançsızlık gibi kavramlara da dokunduğunu vurgulamak istiyoruz. Yaşadığı her zorluğa karşı dimdik ayakta durabilmiş olan güçlü bir kadının hayatına şahit olmak istiyorsanız Believe Me: The Abduction of Lisa McVey’e bir şans tanıyabilirsiniz.