Hermitage
TARİH

Akdeniz’in İncisi, İmparatorlukların Kraliçesi: Geç Antikçağ’da Bizans

04 Ağu 2023

Basileia Romaion (Βασιλεία Ῥωμαίων), Imperium Romanium, Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu… Yüzlerce yıl sürmüş bir imparatorluğun altın çağından söz edeceğiz bugün.

Bugün karışık bir konudan bahsetmek istiyoruz, sevgili BOBOscope okuyucuları. Hem Anadolu coğrafyasında kurulması itibariyle aslında her köşe başında bir izine rastladığımız hem de tarih boyunca bir tartışma konusu olmuş bir imparatorluğun tarihine değineceğiz. Politikacılarımızın çok sevdiği bir konudur, Bizans… Hedef göstermek istedikleri herkesi hemen Bizans tohumu ilan eder, içimizdeki Bizanslılar diye bağırmaya başlarlar. Aslında bu tutum da eskiye dayanır, Aydınlanma Çağı’nın yüce gönüllü bilginleri için Bizans bilinmedik bir gizem olarak görülür ve küçümsendikçe küçümsenir; efemine denir, entrikayla özdeşleştirilir… Bu ne derttir bu nasıl sınavdır ne çektin be Bizans Cabbar

Her imparatorluk gibi Bizans’ın tarihi de oldukça görkemlidir, sadece savaşlarla barışlarla ölçülemez ya da tepe noktasını o ünlü “Anadolu’nun kapılarının Türklere açıldığı” Malazgirt Savaşı’nda yaşamaz. Kültürüyle yüzlerce yıllık bir uyanışın, bir ilerleyişin mekanizmasını başlatır, siyasetiyle okuyanları büyüler ve diplomatik yeteneklerin en rafine hallerini ortaya koyar. Bizans tam manasıyla bir imparatorluktur; kalemin kılıçtan keskin olduğunun belki de en net örneklerinden biridir.

The Collector
Peki, Bizans İmparatorluğu nasıl başladı? Aslında her şey üçüncü yüzyıl krizi diye adlandırılan bir buhrandan doğdu. Roma İmparatorluğu’nun enflasyonlar, doğal afetler, vebalar ve iç savaşlar arasında pinpon topu gibi savrulduğu bir dönemde Diocletianus’un tahta gelmesiyle tohumları atıldı zira Diocletianus devasa imparatorluk bürokrasisini ikiye bölüp Doğu ve Batı diye ayırdı. Tetrarşi diye bilinen bu yönetim tarzını değiştirip imparatorluğu tekrar tek elden yönetime çeviren isim ise Büyük Konstantin oldu ve kendisi aynı zamanda Bizans İmparatorluğu’nun da resmi kurucusu olarak tarihe geçti. Başkenti doğuya, Byzantium’a taşıdı ve Byzantium üstüne Konstantinopolis şehrini kurdu. Uzun bir süredir Roma İmparatorluğu için tartışma konusu olan hatta zulümler dönemine neden olan Hıristiyanlığın yükselişini ve nasıl bir potansiyeli olduğunu da erken fark eden bu üstün zekalı beyefendi, Hıristiyanlığı da yasaklı bir din olmaktan çıkarsa da kendisi sanılanın aksine vaftiz olmuş bir Hıristiyan değil, güç dengelerini takip etmekte büyük bir yeteneği olan tam bir CEO’ydu. 

Geç Antikçağ’da Akdeniz’in en büyük gücü olacak imparatorluk işte böyle ortaya çıktı. Bizanslılar kendilerini Bizanslı olarak değil, Romalı olarak görseler de malum medeniyet denince akla gelen ilk toplum olan Yunanların da etkisiyle Bizans da yavaş yavaş Latin geleneklerini geride bırakmaya başladı. Theodosius’un Hıristiyanlığı resmi din haline getirmesiyle bu Yunan ve Hıristiyan elementler birleşerek ortaya yeni bir bütünleşik kimlik çıkardı. Doğu Akdeniz kültür ve topluluklarının oluşturduğu yeni dinamikler Bizans’ın kendi elementlerine dönüştü. Örneğin Bizans’ın en ünlü imparatorlarından biri olan Justinianus, Latince konuşan son imparatordu.

Britannica
Justinianus dönemi Renovatio Imperii olarak bilinen Doğu ve Batı kanatlarının tekrar birleştirilmesi için fetih hareketleriyle, Ayasofya’nın inşasıyla, son pagan okulu Atina Akademisi’nin kapatılmasıyla da bir dönüm noktasıydı. Bizans artık Yunan-Hıristiyan kimliğini benimsemiş bir imparatorluğa dönüşmüştü. Bizans’ın zemini sağlamlaşırken yüzyılların Öteki’si Persliler de boş durmadı, Bizans’ın en başarılı dönemi olarak kabul edilen Heraklius dönemi Bizans kuvvetlerinin Pers kuvvetlerine karşı ezici zaferleriyle öne çıksa da bu savaşlar hem Persleri hem Bizanslıları çok yordu. Eh, bu sırada Arap Yarımadası’ndan yükselen bir kuvvet daha vardı: Müslüman Araplar. İşte bu noktada yüzyıllarımıza damga vuracak o mücadele başlamış oldu.

Bundan sonra Bizans için Araplar madalyonun öteki yüzü haline geldi. Araplar adeta Konstantinopolis kuşatmayı bir hobi haline getirince Bizanslıların tarifi bugün bile hala tam çözülemeyen, devlet sırrı olarak saklanan ve yok edilen Yunan Ateşi’ni bulması imparatorluğun ömrünü uzattığı gibi bugün dahi pek çok fantastik eserde kullanılan bir efsaneye dönüştü. Yunan Ateşi’nin bulunma anını gerçekten çok merak ediyoruz, sevgili okurlar, düşünsenize bir ateş buluyorsunuz suda yanmaya devam ediyor, ateş sönmüyor… Bu silahı bulan insanın gireceği havayı bir düşünün…

MET Museum
Altın Çağ diplomasisine de bir değinmek isteriz sevgili okuyucular. Bizans’a yöneltilen eleştirilerden en büyüğü savaşmaktan ziyade meseleyi konuşarak çözme taraftarı olmasıdır ki bu da gerçekten çok başarılı diplomasi yeteneklerinden ileri gelir. Hıristiyanlık için oldukça önemli olan kutsal emanetleri yani relikleri, diğer ülkelerin hükümdarlarına hediye ederken bile bu hediye verme ritüelini bir güç dengesine dönüştürmeyi, üstünlüğünü kabul ettirmeyi ve çevre ülkeler için imparatorluğun ta kendisi haline gelmeyi başarır. Bürokrasi için bir dünya markasıdır, her şey ince ince ayarlanmış ve sisteme oturtulmuştur. Dini yönetimi ise Batı’daki gibi karışık değil, tamamen merkezidir 11. yüzyılda gerçekleşen Kopuş’a kadar ayrı mezheplerden bahsedemesek de Bizans kiliseleri gerek yönetim şekli gerekse komünyonlarıyla tüm Hıristiyan dünyasında bir örnek haline gelmeyi başarır.

Sözün özü sevgili okuyucular… Her ne kadar efemine, entrika düşkünü, sanki sokaklarında gezilemeyen sarayında nefes alınamayan, herkesin birbirinin kuyusunu kazmaya çalıştığı, yıkıldığında tüm dünya rahata ermiş gibi bir muamele gören Bizans İmparatorluğu ne kendisinden önce ne de kendisinden sonra gelen imparatorluklardan farklıdır. Aydınlanmacıların, sanki Bizans kendilerine şahsi bir hakaretmiş gibi yerdikleri, güzide ülkemizde belalı bir düşmanmış gibi muamele ettiğimiz Bizans, aslında Akdeniz’in incisi, imparatorlukların kraliçesidir.

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?