Adım Adım Kişisel Markanızı Yaratın

Sadece işletmelerin ticari marka olduğu günler çok eskilerde kaldı. Zaman, kendinizi markalaştırma zamanı artık. Tabii, bu olmadığınız bir kişi gibi davranarak farklı bir imaj yaratmanız anlamına gelmiyor. Lütfen bu konuda yanlış anlaşılmalar olmasın. Siz, kendiniz olarak markalaşacaksınız. Yeteneklerinizi, değerlerinizi, farklılıklarınızı belirleyip, – ki bazılarının henüz siz dahi farkında olmayabilirsiniz – onları ortaya çıkartarak ve bunları başkalarının görmesini sağlayarak kişisel markanızı yaratacaksınız. Kısaca kişisel marka, kişinin sahip olduğu değerleri, hayata ve iş yaşamına kattığı değerleri, imajı ve yarattığı fark gibi her şeyini tutarlı olacak şekilde dış dünya ile paylaşmasıdır.

Bu konu ile ilgili kendimden örnek vereceğim. Henüz bir markayım diyemem elbette ancak birlikte çalıştığım insanlar, dostlarım, ailem veya benimle uzun sohbetler etmiş insanlar en az bir kere şu cümlemi duymuştur: “İmaj her şeydir!” Size garip gelebilir ama benim için öyle... Yaşları benimkine yakın olanlar ya da reklam severler hatırlar, Sprite yıllar önce “İmaj hiçbir şeydir, susuzluk her şey! Susuzluğunu dinle!” mottolu reklam sloganı ile hayatıma dokunmuştu. Benim için o günden sonra imaj çok önemli oldu. İmaj derken dış görünüşten söz etmiyorum elbette. İnsanlarda bırakmış olduğunuz izlenimden söz ediyorum. Bu bir konuşma tarzı, yazı stili, fırça darbesi, yaptığınız işle ilgili bir imzanız olabilir, ucu açık... Fakat ne olursa olsun, adınız yazmasa dahi o şey her ne ise size ait olduğu bilinmeli. İnsanlar gördüğünde yapanın siz olduğunu anlamalıdır. Ben Sprite markasının fikrini kendi yoluma uyarladım. Size göre çok önemli bir fikir değildir belki ama benim yolumda beni yansıtıyor. Siz Einstein'ın, Virginia Woolf’un, Freddy Mercury'nin ya da idol olarak aldığınız her kim varsa onun bir sözünü ya da hareketini baz alabilirsiniz. Yeter ki kendinizi bir fikirle ilişkilendirin.

Öncelikle “Kendimi nerede ve nasıl görmek istiyorum?” sorusunun cevabını bulmalısınız. Başkalarının sizi görmesini istediğiniz şekilde değil, sizin kendinizi görmek istediğiniz şekilde yansıtmalısınız benliğinizi. Elbette tamamen şeffaf olmak zorunda değilsiniz. Sizin belirlediğiniz sınırlar içinde açık ve net olmalısınız. O nedenle maske takmamalısınız. Bir örnek vermek gerekirse, sosyal medya platformlarında Danla Biliç’in tarzı tuttuğu için siz de onun gibi olursanız başarılı olursunuz diye bir kaide yok. Birçok kişi bu yolu denedi ve başarısız oldu. Çünkü Danla, doğallığı ile sevildi. Onun normal hali de oydu, maskesi yoktu. Siz de kendi doğal halinizi yansıtın, kişisel markanızı yaratırken taklit etmeyin, sade, açık ve net olun ki rol yapmak zorunda kalmayın. Gerçek siz ile gösterdiğiniz kişi arasında fark olmasın ki başka ortamlarda arkanızdan “Hiç de göründüğü gibi biri değil!” denmesin!

Evet, elbette kapak resmine göre kitap satın almak doğru değildir ancak lütfen biraz dürüst olalım, hangimiz bir kere bile bu şekilde kitap satın almadık ki? Aldık ve hatta almaya da devam edeceğiz. O zaman neden bu fikri bir tabu gibi reddediyoruz? Markalaşma yolunda sizin kapağınız dış görünüşünüz, unutmayın. O halde kişisel markanızı yaratırken dış görünüşünüzün önemi ile ilgili birkaç başlık inceleyelim.

Siz, siz olun, eski siyasetçi Süleyman Demirel’in dediği gibi “Malların markası olur, insanların markası olmaz!” demeyin. Yaşınızın kaç olduğu önemli değil, bugün hangi platformda ya da iş yerinde olursanız olun, hayallerinizi gerçekleştireceğiniz konuma ulaşmak için önce kendinizi markalaştırmalısınız. Sonrası çorap söküğü...