Göze aldım halkımın nefretini, reddettim Numidya’nın tiranlarını kızdırdım hepsini, kaybettim onurumu, tükettim sahip olduğum ismi, vazgeçtim yıldızlara yükselen itibarımdan sadece senin için…” Bir adama değer miydi be Kartaca’nın göz bebeği?
Troya Savaşı’nı hepimiz şöyle ya da böyle duymuşuzdur sevgili BOBOscope okuyucuları. Ya Troya Savaşı sonrası? Sağ kalan kahramanlar dört bir yana dağılır, Menelaos ve Helene kendilerini Mısır'da bulur, Odysseus 10 yıl sürecek yolculuğunda adeta kaybolur… Bir kahraman daha vardır ki büyük işlere yazgılı. Evet, bu kahraman Aphrodite’in oğlu Aeneas’tır, Troya Savaşı’ndan sonra oğlu Ascanius ile nihai kaderini tamamlamak üzere bir yola çıkar. Nedir Aeneas’ın kaderi? Roma'dır sevgili okurlar, Roma'nın kurucuları Romus ve Remulus’un atası olmaktır. Ancak Troya’dan ayrıldıktan 6 yıl sonra bir yere yolu düşer ki bu ne İtalya'dır ne Mısır… Aeneas, Antik Dünya'nın yüzlerce yıl gıptayla izleyeceği Kartaca’ya adım atar.
Kartaca… Robert Heinlein’ın “Şiddet hiçbir şeyi çözmez diyenler dönüp Kartaca’ya bir baksın.” dediği Kartaca. Yüzyıllarca hüküm süren, Kuzey Afrika'nın incisinin efsanevi kurucusu işte bugünkü yazımızın konusu. Öyle bir kadından bahsedeceğiz ki bugün kararlılığıyla dağlar taşlar devrilecek, öfkesiyle intikamlar alınacak ve adaletinden şaşılmayacak ta ki bir Troyalıyla karşılaşana kadar…
Wikimedia
Hepsinden önce söylememiz gerekiyor ki Dido’nun gerçekten yaşayıp yaşamadığını asla bilemeyeceğiz tıpkı Antik Dünya’dan gelen efsanevi karakterlerde olduğu gibi. Belki Akhilleus çok iyi bir Yunan savaşçısıydı belki yaşamadı bile. Romus ve Remulus belki sadece Romalı tarihçilerin soylarını efsaneye dayandırma ihtiyacının izdüşümüydü, belki İsa sadece bir marangozdu ama peygambere dönüştürüldü. Dido ve Aeneas gerçek karakterler olsalar dahi tarihi çapraz sorguya çektiğimizde herhangi bir ilişkileri olması pek mümkün değildi, Troya Savaşı M.Ö. 12-13. Yüzyıllara tekabül ederken Dido’nun hikayesi M.Ö. 9. Yüzyıla denk gelir. Zaman bükmeyi başarmadılarsa Dido ve Aeneas’ın tanışması bile mümkün değilken nerede kalmış aşk ilişkisi… Söz konusu olan Antik Dünya olduğunda biz tarihçilerin altın kuralı asla duyduğumuza inanmamaktır, sevgili okuyucular ama gün sonunda asıl önemli olan söz konusu kişilerin yaşayıp yaşamadığından ziyade onlar uğrunda neler yapıldığıdır. Eh, Dido öyle bir efsaneye dönüştü ki artık gerçekten yaşayıp yaşamadığı değil, nasıl bir portre çizdiğini konuşmamızda fayda var.
Dido’nun ismine dair iki ana fikir var. Biri Pön kökenli Dido, Semitik kökeniyle David ile bağlantılı olarak görülen Dido ya en sevilen anlamına ya da gezgin anlamına gelir. Bir diğer ismi ise Elissa/Elishat ki bu da ya ateş ya da kadın anlamında kullanılır. Yunancaya Elissa diye geçen isim Tanrılara dönüşmek olarak da bilinir. Dido’ya dair en eski kayıtlar Roma tarihçilerinden gelir, Tauromeniumlu Timaeus’un kayıp eserlerinde Dido’nun geçtiğini biliriz ama asıl kayıtlar ünlü Vergilius’un Aeneas eserinde bulunur. Antik dünya tarihçileri Kartaca’nın kuruluşunda Zorus ve Karchedon isimli karakterlerden bahsederler fakat Zorus, Tyre (Sur) kentinin alternatif bir ismi olarak öne çıkar, Karchedon ise Kartaca’nın kendi adıdır.
The University of Chigaco Magazine
Dido, Tyre hükümdarı’nın kızıdır ve kardeşi Pygmalion’la beraber babasının veliahtıdır. Babası vefat edince tahta geçmesi gerekir ama kardeşi Pygmalion daha çok küçüktür, o da Acerbas ile evlenir. Acerbas o kadar zengindir ki serveti kulaktan kulağa yayılır, Kardeşi Pygmalion ise kıskanıp Acerbas’ı öldürür ve Dido kaçmak zorunda kalır. Kuzey Afrika’ya kaçan Dido, kıyıya çıktığında Berberiler ile karşılaşır ve onlardan bir öküz derisine sığacak kadar bir yer satın almak ister, Berberiler de öküz derisi dediğin nedir ki dercesine kabul eder. İşte, matematiğe Dido Problemi olarak geçen kısıtlı sınırlarla maksimum alana ulaşma tekniği burada çıkar. Dido bir öküz derisini o kadar ince parçalara böler ki kendisine ve yanında gelen herkese yetecek kadar bir alanı işaretler ve bu alan hem deniz kenarı olduğu için ticarete de elverişlidir. Kartaca artık kurulmuştur, Dido kraliçe olur ve şehrini büyütmeye başlar. Başarılı bir hükümdardır, her geçen gün Kartaca zenginleşir, güçlenir ve Kuzey Afrika’nın önde gelen krallıklarından biri haline gelir.
Peki, dananın kuyruğu nerede kopar? Aeneas gelince… Aeneas ve Dido, Hera ve Aphrodite’in de etkisiyle aşka düşerler ama ne aşk! Aeneas önce şehri görünce vurulur sonra Dido’yu görünce yıldırım çarpmışa döner. Dido önce bu aşkı anlamaz, kabul etmez onun için önemli olan Kartaca’dır ama tanrıların planları çoktan yapılmıştır. Eros devreye girer ve Dido, Aeneas’a kör kütük âşık olur. İkili her konuda uyumludur ama gelin görün ki el alemin ağzı torba değildir, büzülemez. Kuzey Afrika’nın işi gücü bitmiş gibi herkes Aeneas ve Dido’nun dedikodusunu yapıp evlilik kurumunu iğfal ettiklerini söyleyip durur. Numidya’lı Tiran Iarbas işi ileri götürüp Dido hakkında ileri geri konuşur. Zeus’da ne hikmetse, sanki kendisi namus, töre, örf, adet konularında yetkili kişiymiş gibi Hermes’i Aeneas’a gönderir ve Kartaca’yı terk edip yola koyulmasını emreder.
Ancient World History
Aeneas dindar bir karakter olduğu için emre karşı gelmez, Dido’nun tüm yalvarmalarına karşın yola tekrar koyulur. En korkunç şartlarda bile asla boyun eğmemiş genç kraliçe kırık kalbiyle Kartaca sahillerinde kalıverir ve bu yiğit, cesur kadın Aeneas’ı amiyane tabirle aşamayarak hayatına son verir. Şehir kuran, şehrini Akdeniz’in en kudretli kenti haline getiren, adaletiyle, bilgisiyle ve kıvrak zekasıyla herkesi büyüleyen Dido, Aeneas’ı lanetleyerek canına kıyar ve Hades’e iner. Hatta Vergilius, Aeneas’ın bir noktasında Dido ve Aeneas’ın yeraltında buluşmalarını yazar. Aeneas bu sefer Dido’ya neden gitmek zorunda kaldığını, kimseyi Dido kadar sevmediğini açıklasa da terk etme sırası Dido’nundur. Dido, Aeneas’ın söyledikleriyle ilgilenmez ve yoluna devam eder.
Evet, sevgili BOBOscope okuyucuları… Tunus’ta adına para basılan, Tunuslu kadınların Dido’nun Kızları olarak anılmasına vesile olan efsanevi bir kadın Dido. Cesareti, güzelliği, gücü ve adaletiyle ünlenen bu kadını günümüz söylemleriyle kendisini sahiden “ablan star bebeğim!” diye tanımlayabiliyoruz. Aeneas meselesine gelince… “Eh, Dido her şeydi. Aeneas ise Aeneas işte.”
“Yaşadım ben bu hayatı Kader'in bana verdikleriyle doyasıya,
Yükseldi şehrimin duvarları, aldım öcünü kocamın
Ödettim kardeşime ihanetin bedelini
Şimdi Hades’e inme zamanım… Mutluyum…
Mutluyum ama keşke hiç vurmasaydı sahillerime o Troyalılar!”
Ayıramaz mıydım etini kemiğinden?
Savuramaz mıydım dalgalara?
Öldüremez miydim tüm yoldaşlarını ve oğlu Ascanius’u?
Tam da kralları için düzenledikleri şölende?”
Göze aldım halkımın nefretini sadece senin için
Reddettim Numidya’nın tiranlarını, kızdırdım hepsini sadece senin için
Kaybettim onurumu, tükettim sahip olduğum ismi
Vazgeçtim yıldızlara yükselen itibarımdan sadece senin için
Doğsun küllerimden intikamımı alacak olan, gelsin ateşi ve kılıcıyla