NASA
SCOPE

ABD ve Rusya Arasında Bitmeyen Yarış: Uzay Savaşları

09 Oca 2022

20. yüzyılın ortalarında sona eren II. Dünya Savaşı’nın ardından, yıllar boyu sonu gelmeyen başka bir yarış başladı: Uzay savaşları. Soğuk Savaş dönemi olarak da bilinen bu savaş, dünyanın iki büyük gücünü, ABD ve Sovyetler Birliği, karşı karşıya getirdi. 1950'lerin sonlarında başlayan bu süreçte her iki taraf da teknolojisinin üstünlüğünü, askeri, politik ve ekonomik gücünü kanıtlamaya çalıştıkça, uzay bu rekabetin içinde büyük bir öneme sahip bambaşka bir yer haline geldi. Biz de bugün bu konuyu masaya yatırmaya karar verdik ve ABD ile Rusya arasındaki bu bitmek bilmeyen mücadeleyi bir kez daha hatırlayalım dedik.

2.5 Bardak

1950'li yılların ortalarına gelindiğinde, ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş, silahlanma yarışı ve artan nükleer silah tehdidi gibi gerekçelerle hat safhaya ulaşmıştı. Hatta öyle ki iki ülke arasında casusluk mücadeleleri baş göstermiş, bu durum iki ülkenin de günlük yaşantısında büyük bir yer eder olmuştu. Tabii bu yıllar da dünya gündemi de pek çok olayın gelişimiyle birlikte fazlasıyla yoğundu. 1961'de Berlin Duvarı'nın inşası, 1962'de Küba füze krizi ve Vietnam Savaşı gibi büyük olayların patlak vermesiyle, iki ülke arasındaki gerginlik daha da artmış ve sonunda uzay yarışları olarak da andığımız yıllar boyu devam edecek gergin bir sürece evrilmişti. İki ülke de uzaya astronot gönderme ve uzayda keşifler gerçekleştirme yarışına başlamışlar ve bu doğrultuda durmak bilmeden çalışmaya koyulmuşlardı.

4 Ekim 1957'de, Sovyetler Birliği ilk adımı attı ve bir R-7 kıtalararası balistik füzesi, Dünya’nın ilk yapay uydusu ve Dünya'nın yörüngesine yerleştirilecek ilk insan yapımı nesne olan Sputnik'i (gezgin) fırlattı. Tabii bu denli büyük ve önemli bir gelişme çoğu Amerikalı tarafından pek de hoş karşılanmadı. Bu sürpriz gelişmenin ardından Amerika Birleşik Devletleri de elini çabuk tutmalı ve büyük Amerikan keşif geleneğini Ruslara kaptırmadan uzay mücadelesinde yerini almalıydı. Ayrıca Rusların bu sürpriz hareketi Amerikalılara başka bir şeyi daha göstermişti ki o da Sputnik’i uzaya fırlatabilen R-7 füzesinin ezici gücü. Bu füzenin nükleer savaşta büyük bir rol oynayabileceğini fark eden Amerikalılar, Sovyet askeri faaliyetleri hakkında istihbarat toplamanın önemli ve bir o kadar da acil bir hale geldiğini düşünmeye başladılar.

Bu gelişmelerin ardından harekete geçen ABD, 1958 yılında roket bilimcisi Wernher von Braun'un yönetiminde ABD Ordusu tarafından tasarlanan uyduları Explorer I'i uzaya fırlattı. Aynı yıl, Başkan Eisenhower, uzay araştırmalarına adanmış federal bir kurum olan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) kurulmasına olanak tanıyan bildiriyi imzaladı. Bu gelişmeyle birlikte ABD’nin de uzay araştırma ve çalışmaları hız kazandı.

1959 yılı geldiğinde Ruslar, Ay’a ulaşan Luna 2’yi uzaya fırlatarak bu yarışta büyük bir adım daha attılar. Nisan 1961'de Sovyet kozmonot Yuri Gagarin, kapsül benzeri uzay aracı Vostok 1'le seyahat ederek Dünya'nın yörüngesine giren ilk insan olarak tarihe geçti. Aynı yıl 5 Mayıs'ta astronot Alan Shepard, yörüngede olmasa da uzaya çıkan ilk Amerikalı oldu. Başkan John F. Kennedy, bu mucizevi olayı takip eden saatlerde unutulmaz bir açıklamada bulundu ve ABD'nin on yıllık süreçte Ay’a göndereceği astronotun uyduya ayak basacağının müjdesini verdi. Bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden de Project Apollo olarak adlandırılan NASA’nın Ay’a iniş projesinin temelleri atıldı.

Yıllar içinde NASA’nın bütçesi ve çalışan sayısı önemli ölçüde artırılırken proje hızla gelişmeye devam etti. Projede, 1967 yılındaki bir fırlatma simülasyonu sırasında, üç astronotun hayatını kaybetmesine yol açan trajik bir kaza yüzünden bazı aksamalar yaşanmış olsa da 1968 yılının aralık ayında Merritt Adası'ndaki devasa fırlatma tesisinden Apollo 8 adlı uzay aracının fırlatma işlemi gerçekleşti. Bu önemli gelişmeden yalnızca birkaç ay sonra, 16 Temmuz 1969'da ABD'li astronotlar Neil Armstrong, Edwin “Buzz” Aldrin ve Michael Collins, Ay'a ilk iniş girişimi olan Apollo 11 uzay görevine başladılar. 20 Temmuz'da da başarılı bir inişin ardından Armstrong, Ay’ın yüzeyinde yürüyen ilk insan olarak tarihe geçti. 

1957 yılında Sputnik’in uzaya fırlatılmasıyla başlayan bu uzay yarışını, 1969 yılında Ay’a ayak basan ilk insanla birlikte ABD fiilen kazanmış oldu. Sovyetler Birliği ve ABD’nin uzay çalışmaları ve bu alanda gerçekleştirdikleri çeşitli gelişmeleri ulusal medya kanallarında yoğun bir şekilde ilgi gördü ve astronotlar, Amerikan kahramanları olarak görülmeye başlandı. Sovyetler ise bu çalışmada öncü olmuş olsalar da Amerika'yı aşmak ve komünist sistemin gücünü dünyaya kanıtlamak için muazzam bir çaba gösteren “kötü kahramanlar” olarak anılmaya devam ettiler. Tabii tüm bu hikayede medya inanılmaz bir rol oynadı. Yıllar boyu anlatılmaya devam edecek pek çok komplo teorisi de bu gelişmelerin ardından ortaya atıldı.

©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?