Önümüzdeki 5 gün boyunca
KÜLTÜR/SANAT

Harry Potter and the Goblet of Fire Film İncelemesi

06 Oca 2022

Küçük Harry’nin artık yetişkinliğe çok daha yakın bir döneminde olduğunu söyleyebiliriz. Gerek fiziksel gerek ruhsal açıdan edindiği olgunluk, ona Hogwarts’ın, her keşfiyle kendisini şaşırtan ‘büyülü’ bir okuldan çok daha fazlası olduğunu gösterecekti artık. Dünyada iyiliğin yanı sıra kötülük de vardı ve Harry, kısa bir süre içerisinde bunu bol bol deneyimlemişti ne yazık ki. Ne var ki bu kötülükler, küçük bir çocuğun esrarengiz dünyasında gerçekleşen olağan dışı şeylerdi yalnızca. Harry, asıl karanlık tarafı henüz görmemişti; ancak oraya adım adım yaklaşıyordu.

Bir şeylerin değişmekte olduğunu pekala bizler de anlıyorduk, zira diğer üç filme kıyasla Goblet of Fire, fazlasıyla karanlık bir başlangıç yapıyordu. İlk sahnede, gözlerimizi, kulağımıza ilişen Lord Voldemort’un, namıdiğer Karanlık Lord’un sesi eşliğinde açıyorduk. Akabinde duyduğumuz ‘Avada Kedavra’ kelimeleri ile ise daha ilk birkaç dakika içerisinde bir muggle’ın ölümüne şahit olmuştuk. Harry’nin rüyası olduğunu öğreniyorduk, ancak karanlık tarafın yaklaştığını temsil eden, sembolik bir sahneydi sanki.

Neyse ki çok geçmeden filmin neşeli tınıları yeniden kulağımızdaki yerini buluyordu elbette.

Arthur Weasley, çocukları peşine takmış, heyecanını gizleyemediği bir yere doğru yola koyulmuştu. Bu yolda kendilerine eşlik edecek olan ve kendisi gibi Sihir Bakanlığı’nda çalışan Amos Diggory ile tanıştırdı herkesi, hemen ardından da (fazlasıyla tanıdık bir şekilde) ağacın tepesinden atlayan, adamın genç ve yakışıklı oğlu Cedric Diggory’yi takdim etti. Hatırlar mısınız, bilmem; fakat tam o sırada Hermione ile Ginny’nin birbirine attığı bakış, bence oldukça manidar ve paha biçilmezdi.

George ve Fred’in söylediğine göre aslında ‘Anahtar’ olan eski bir bota tutunup 422. Quidditch Dünya Kupası’nın İrlanda ve Bulgaristan arasında gerçekleşecek olan final maçını izlemeye gelmişlerdi. Büyük bir şenliği andıran atmosfer, Ölüm Yiyenler olarak bilinen, Voldemort’un takipçilerinin saldırısı ile çok geçmeden korkunç bir mahşer ortamına dönüşmüştü. Takiben gök yüzünde beliren ve Harry’nin alnındaki yaranın sızlamasına neden olan ürkütücü bir kurukafa ve yılan figürü, hayra alamet değildi elbette. Zira bu Karanlık İşaret idi; O’nun işaretiydi.

“Şato, bu yıl sadece sizin eviniz olmakla kalmayıp ayrıca çok özel konukları da ağırlayacak,” diyordu, Dumbledore.


Üçbüyücü Turnuvası

Üçbüyücü Turnuvası’na ev sahipliği yapmak üzere seçilen okul Hogwarts olmuştu. Kurallara göre turnuvada yer almak isteyen büyücüler, isimlerini yazdıkları bir parşömeni ihtişamlı Ateş Kadehi’ne atıyordu. Her üç okuldan bir öğrenci, okulunu temsil etmek üzere kadeh tarafından seçiliyordu ve bu öğrenciler, belirlenen üç görevi tamamlamaya çalışarak birbiriyle yarışıyordu. Kazanan ise Sonsuz Şöhret’in sahibi olacaktı. Bu sene Hogwarts’ın karşısında Beauxbatons Büyü Akademisi’nin hoş bayanları ve Durmstrang’in gururlu öğrencileri yer alıyordu.

Bahsi geçen üç görevin fazlasıyla tehlikeli olması nedeniyle Bakanlık, 18 yaş altındaki büyücülerin turnuvaya katılmasını yasaklamıştı. Ne var ki kurallara göre Ateş Kadehi’ne ismini atamıyor olması gereken Harry; Fleur Delacour, Quidditch Dünya Kupası’nda tanıştığımız Viktor Krum ve Cedric Diggory’nin ardından dördüncü yarışması olarak seçilmişti. Harry, kendisine yöneltilen tüm şüpheli bakışlara rağmen kadehe ismini atmadığını iddia ediyordu.
Ancak Uluslararası Büyücülük İşbirliği Dairesi Başkanı Bartemius Crouch’ın da dediği gibi:

“Kurallar kesindir. Ateş Kadehi, bağlayıcı büyülü bir anlaşmadır. Bay Potter’ın başka bir seçeneği yok. Bu gece itibarıyla o, Üçbüyücü Şampiyonlarından biridir.”


Karanlık İşaret’in ortaya çıkması ve Harry’nin şampiyonluk için seçilmesi, profesörler arasında şüpheden çok endişe yaratmışa benziyordu. Minerva McGonagall’a göre tüm olanlar yalnızca bir tesadüf olamazdı ve Harry’nin yarışmaya katılımı engellenmesi gerekiyordu. O henüz küçük bir çocuktu ve bir yem olarak ortaya atılmamalıydı. Bizler, Harry’nin tam olarak neye yem edildiğini anlayamıyorduk; ancak bir şeyler oldukça ters gittiği açıktı. Severus Snape, yaşananların basit bir tesadüf olmadığı konusunda McGonagall ile hemfikirdi, ancak yine de şimdilik durumu akışına bırakmayı öneriyordu. Dumbledore da Snape ile aynı düşüncedeydi. Bu süreçte Harry’ye göz kulak olmak üzere okulun yeni profesörlerinden karanlık büyücü avcısı, yani bir Seherbaz olan Alastor Moody, namıdiğer Deli-Göz Moody’yi görevlendirdi.

Olan bitenden haberdar etmek adına Sirius Black’e mektup gönderen Harry, çok geçmeden beklediği yanıtı almıştı. Gece saat 01.00’da Gryffindor Ortak Salonu’nda buluşmayı teklif eden Sirius, gizli toplantılarına şöminedeki ateş arasından dahil olmuştu. Üstelik o bile olanların bir tesadüf olmadığını düşünüyor, Hogwarts’ın artık güvenli olmadığını iddia ediyordu.

Sirius, Harry’ye arkadaşlarını yanından ayırmamasını önermişti. Ne var ki okulun neredeyse tüm öğrencileri ki buna en yakın arkadaşı Ron da dahildi, gizlice kupaya ismini attığına inandıkları Harry’ye sırt çevirmişti. Ronald Weasley ne olursa olsun, arkadaşına yardımcı olmak istiyordu. Ağabeyi Charlie, Romanya’dan Boynuzkuyruk isimli bir ejderhanın okula getirilmesine yardımcı olmuştu. Turnuvanın ilk görevi ejderhalardı ve Ron, Harry’ye bunu belirtmek istemişti.


Görevimiz Tehlike, Yani Ejderhalar!


İlk görev esnasında Macar Boynuzkuyruk, Harry’ye çıkmıştı. Bin bir zorluk yaşamış olsa da genç büyücü ejderhayı alt etmeyi ve bir sonraki göreve dair bir ipucu olduğu söylenen altın yumurtayı almıştı. Başarısı, Harry’ye arkadaşlarını geri kazandırdı. Ron da görevin tehlike seviyesinin farkına varınca, arkadaşının kendi isteğiyle kadehe adını atmayacağını nihayet anlamıştı.

İlk görevin ardından tüm ilgi Noel arifesinde, Büyük Salon’da gerçekleşecek olan Noel Balosu’na yönelmişti. McGonagall’ın eğitimi ile dans konusunda ustalaşması beklenen öğrenciler ise baloya kiminle katılacaklarını konuşuyorlardı. Baloya, özellikle de dansa olan heyecanını gizleyemeyen ve her gece pratik yapan Neville, duygularına olan dürüstlüğü ile benim gözüme daima sevimli gelmiştir.


Noel Balosu



“Şey, Hermione. Sen bir kızsın.”
 
“İyi tespit.”
 
“Birimizle gider misin? Hadi ama… Bir erkeğin yalnız gitmesi kötü olabilir. Bir kız içinse bu zavallı bir durum.”
 
“Yalnız gitmeyeceğim. İster inan ister inanma ama biri beni davet etti bile! Ve ben de kabul ettim.”

Ron ve Hermione arasında bir çekim olduğunun sinyalleri Azkaban Tutsağı filminin başlarında da birkaç kez verilmişti aslında, ancak bu çekimin asıl temellerinin genel olarak Ateş Kadehi’nde atıldığını söyleyebiliriz. Birçok Harry Potter fanına göre -ki buna J.K. Rowling’in kendisi de dahil- Ron ve Hermione ilişkisi tam anlamıyla hayal kırıklığıdır, ancak ne yalan söyleyeyim, benim için muazzam bir detay olmuştur her zaman. Evet, ikili arasındaki romantizmin ender rastlanan hayranlarındanım.

Hogwarts Express’te karşılaştığı andan itibaren Ravenclaw öğrencilerinden Cho’ya karşı bir şeyler hisseden Harry, cesaretini toplayıp kızı baloya davet etmişti. Ne var ki Cedric Diggory’nin kendisinden önce davranmış olduğundan bihaberdi.


Kendilerine eş bulamayan Harry ve Ron, son dakikada baloya Padma ve Parvati Patil ikizleri ile gitmeye karar vermişti. Annesinin baloda giymesi için gönderdiği ‘ihtişamlı’ resmi cübbeyi giymek zorunda olan Ron, gecenin güzel geçmeyeceğinin pekala farkındaydı. Zarif pembe elbisesinin içerisinde Hermione ise nefes kesici görünüyordu ki zaten merdivenin başında göründüğü andan itibaren tüm öğrencilerin nefesini kesmişti! Viktor Krum’ın koluna girip açılış dansını yapmak üzere salona girdiğinde en az Ron kadar biz de şaşırmıştık elbette.


Balo sahnesi, özellikle de sonrasında gösterilen eğlence ortamı, benim için daima özel bir yere sahiptir. Zira çözülmeyi bekleyen gizemlere ve savaşı bekleyen düşmanlara kısa bir ara verilmiş, Hogwarts’ın koridorlarında asa sallayan insanların da en nihayetinde birer genç ve pekala öğrenci olduğu gösterilmek istenmiş gibime geliyor. Bu sahneler boyunca herhangi bir gençlik filmini izliyor hissine kapılıyor ve karakterlerin gerçek benliklerini keşfediyorsunuz adeta. Kıskançlığından Hermione’nin kalbini kıran Ron’un gerçek duygularını da bir bakıma burada öğrenmiş oluyorduk mesela. Gecenin sonunda merdivenlere oturmuş ağlayan tek kız Hermione değildi ve bu sahne bana, 2000’lerin başlarına taht kurmuş gençlik filmlerini hatırlatıyordu.

Eğlence bir yere kadardı elbette. Sırada ikinci görev vardı ve Harry, Cedric’in yardımıyla ikinci görevin su altında bir saat boyunca hayatta kalabilmekle bağlantılı olduğunu öğrenmişti. Bitkiler konusunda oldukça bilgili olan Neville sayesinde bunu çözümünü de çok geçmeden bulmuştu.


Bu Kadar Eğlence Yeter, İkinci Görev Zamanı


İkinci görevde şampiyonlardan değerli bir varlıkları alınmıştı ve bu varlığı verilen süre içerisinde bulmaları isteniyordu. Bahsi geçen ‘varlıkların’ sevdiği insanlar olduğunu gördüklerinde onlar kadar bizler de gerilmiştik doğrusu. Viktor Hermione’yi, Cedric ise Cho’yu kurtarmayı başarmıştı. Fleur, kız kardeşini kurtaramadan su yüzüne çıkmak zorunda kalmıştı. Sona kalan Harry, su altındaki yaratıkların yakıcı müdahalelerine rağmen Ron’u kurtarmayı başarmıştı, üstelik Fleur’un kız kardeşini de geride bırakmamıştı ve gösterdiği cesaretten ötürü üçüncü olacakken ikincilikle taçlandırılmıştı.


Yarışmanın ardından Moody’nin, Harry ile sohbet eden Barty Crouch’a yönelttiği iğneli sözler dikkat çekiyordu. Ardından yaptığı, tiki andıran bir dil hareketi ise Barty’nin gözünden kaçmamıştı. Adamın bu harekete gösterdiği tepki ve yüzündeki şok ifadesini anlamlandıramıyorduk, ancak ikili arasında bir şeylerin olduğu belliydi. Akabinde ormanda bulunan Barty Crouch’un cansız bedeni de bunu kanıtlar nitelikteydi.

Harry, Dumbledore’un odasında tesadüfen keşfettiği Düşünseli aracılığıyla yıllar öncesine dayanan bir anının içerisinde buluyordu kendini. Burada gördüğü ve bir Ölüm Yiyen olmakla suçlanarak babası Barty Crouch tarafından Azkaban’a atılan Barty Crouch Jr.’ı tanımıştı. Bu adam, rüyalarında Voldemort’un yanında gördüğü adamdan başkası değildi. Gördüğü rüyaları nihayet Dumbledore’a anlatan Harry, bilmediği bir nedenden ötürü ihtiyar büyücüyü epey şaşırtmışa benziyordu.


Turnuvanın Sonu / Masumiyetin Sonu


Nihayet beklenen gün gelmişti, turnuvanın son görevinde yer almak üzere dört büyücü bir aradaydı. Son görev, Profesör Moody tarafından korkunç gizemlerle, türlü zorluklarla dolu bir labirentin içerisine saklanan Üçbüyücü Kupası’nı bulmaktı. Diğer görevlere oranla daha kulağa daha kolay gelse de hepsinden zor bir görevdi bu.

Görevi verenlerin dahi tahmin edemeyeceği kadar zor…

Harry, labirente girmeden önce Moody ile göz göze gelmişti. Adam, kupaya ulaşmak için hangi yöne gitmesi gerektiğini gösteren bir işaretle ona yardım ediyordu. Labirentin içerisi gerçekten de birçok zorluk içeriyordu; Krum ve Fleur, çok geçmeden saf dışı edilmişti. Harry ve Cedric kupayı aynı anda görmüş, aynı anda tutmuştu. Ancak beklenenin aksine kupa onları medeniyete değil, ıssız bir mezarlığa çıkarmıştı.

Harry, buraya daha önce de gelmişti.
Rüyalarında…


Kucağında Voldemort’un neredeyse bir hiç olmuş bedeni ile beliren Peter Pettigrew’u gördüğünde ise her şey için çok geçti. Cedric’e kupaya dönmesi yalvarmıştı, ancak Kılkuyruğun asasından çıkan affedilmez lanetin kurbanı olmasını engelleyememişti. Harry’den alınan kan ile yeniden vücut bulan Lord Voldemort, tamamen kendisi olarak ilk defa karşısına çıkıyordu, sağ kalan çocuğun. Ardından beliren Ölüm Yiyenlerin arasında gördüğümüz Lucius Malfoy ise bizi hiç ama hiç şaşırtmıyordu.

Voldemort ile düellosu esnasında Harry, anne babasını ve Cedric’i görmüştü. Karanlık Lord’u oyalayacaklarını, o sırada kendisinin koşarak kupaya gitmesini söylüyorlardı. Cedric ise cansız bedenini babasına götürmesini rica etmişti. Harry, zor da olsa kendisinden bekleneni başardı. Yarışmanın başlangıcına ulaştığında herkes, Harry’nin şampiyon olduğu düşüncesine kapılarak tezahürat ediyordu. Ne var ki çocuğun kollarında yatan Cedric Diggory’nin cansız bedenini fark etmeleri çok uzun sürmemişti. Amos Diggory, acı feryatları ile oğluna koşmuştu.

“Geri döndü!” dedi, Harry.

Alastor Moody, Çok Özlü İksir sayesinde kılık değiştiren Barty Crouch Jr.’dan başkası değildi ve şimdiye kadar Harry’ye yardım etmesinin tek sebebi, onun Karanlık Lord’a bizzat kendi ayakları ile ulaşmasını sağlamak istiyor olmasıydı. Sirius haklıydı, Hogwarts artık güvenli değildi.
Büyücüler alemi için kabul etmesi zor bir gerçekti, ancak doğruydu; Lord Voldemort geri dönmüştü ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?