Gölge oyunu, hayvan derilerini keserek ve boyayarak oluşturulan figürlerin bir ışık kaynağı ile perde arasına konularak oynatılması sanatına deniyor. Gölge oyununun tarihi yüzyıllar öncesine dayanıyor olsa da Türkiye’ye gelişi ve Hacivat ve Karagöz’ün ünlenmesinin başka başka rivayetlere dayanan hikâyeleri var. Gelin Ramazan aynının da vazgeçilmezi olan, Osmanlı ve Türkiye’nin simgesi haline gelmiş bu ikiliye ve Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun önemli figürlerine yakından göz atalım.
Gölge oyununun nerede doğduğu ve Türkiye’ye nereden geldiği konusunda bir fikir birliği olmasa da büyük oranda Asya’da doğduğuna ve oradan geldiğine inanılıyor. Bazı kaynaklarsa Mısır’ı işaret ediyor. Hacivat ve Karagöz’ün gerçekten yaşadığı da bir muamma olmakla birlikte böyle bir rivayet sık sık dile getiriliyor. Bu rivayetlerin en ünlüsü Orhan Gazi devrinde Osmanlı’da geçiyor. Orhan Gazi döneminde yaptırıldığı söylenen Ulucami’nin inşaatında çalışan demir ustası Trakyalı Karagöz ve duvar ustası Hacı İvaz Ağa yani Hacivat’ın arasında tatlı bir atışma başlıyor. Bu ikilinin sevimli atışması diğer işçilerin de ilgisini çekiyor. Hem birbirlerini hem de etraflarındaki işçileri çalıştırmayan Hacivat ve Karagöz sayesinde caminin inşaatı aksıyor. Caminin mimarına bu aksama yüzünden hesap sorulduğunda mimar hiç düşünmeden Hacivat ve Karagöz’ün ismini veriyor. Bunun sonucunda tahmin edilenin ötesinde bir son onları bekliyor ve inşaata engel olan bu ikiliye idam cezası veriliyor.
Kısa zamanda simge haline gelen bu ikilinin idamı çok kişiyi yasa boğuyor. Onları, onların bu tatlı atışmasını ölümsüzleştirmek için Şeyh Küşteri kolları sıvıyor. Hacivat ve Karagöz’ün figürlerini bir deri üzerine işliyor, onları renklendiriyor. Perdenin arkasında oynatmaya başlıyor, böylelikle bu ikili tanınıyor ve hatta ölümsüzleşiyor. Bu rivayeti esas alan bir de film bulunuyor. Meraklısına önermiş olalım, Haluk Bilginer ve Beyazıt Öztürk’ün başrollerini oynadığı, Ezel Akay yönetmenliğini ve Levent Kazak’ın senaristliğini yaptığı “Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?” filmi size yalnızca o hikâyeyi anlatmakla kalmıyor dönemin detaylarını, toplumsal yapısını, özgün atmosferini müthiş bir şekilde yansıtıyor.
Oyun kişisi olarak Hacivat her zaman dobra, açık sözlü ve hazırcevap bir tip. Onun karşısında Karagöz daha saf, eğitimsiz ve adeta bir yanlış anlama ustası. Aralarındaki bu zıtlıklar Karagöz oyunlarının temelini oluşturarak çatışmayı yaratıyor. Hacivat’ın söylediklerini yanlış anlayıp yorumlayarak komediyi doğuran Karagöz, geçici işlerde çalışan ve halkı temsil eden bir karakter. Hacivat ise az da olsa eğitim görmüş, kıvrak zekâlı, iyi konuşmayı bilen, ikna yeteneği güçlü baskın bir karakter. Arapça ve Farsça kelimeli sıklıkla kullandığı için aralarındaki yanlış anlamaya dayalı komedi unsuru köpürüyor. Tabii Karagöz oyununun karakterleri bu ikiliyle sınırlı değil. Her hikâyede olduğu gibi onların da yan ve yardımcı karakterlere ihtiyacı var. Eski dilde kadın anlamına gelen Zenne, sarhoş bir kabadayı Tuzsuz Deli Bekir, küçük akıllı Beberuhi, çabuk öfkelenen Laz, yakışıklı ve kibar Çelebi, şiire düşkün zengin Acem gibi tiplemeler ve dahası Karagöz oyunlarına renk katarak, hikâyeleri çeşitlendiriyorlar.
Karagöz oynatıcılarına verilen isim Hayalî, Hayalci ya da Hayalbaz. Usta-çırak ilişkisiyle öğrenilen bu meslek ülkemizde maalesef çok az sayıda kişi tarafından yapılabiliyor. Bursa’daki Karagöz müzesinde bu oyun türünün birçok detayına ulaşabileceğiniz gibi Hayali’lerle tanışma imkânı bulabiliyorsunuz. Üst katta karakterleri yarattıkları atölyeyi gezebilir o ruhu yaşayabilirsiniz. Dahası belli zamanlarda Hacivat ve Karagöz gösterisi izleyebileceğiniz bir sahneleri bile var. Yolunuz Bursa’ya düşerse es geçmemeniz gereken bu mekân aynı zamanda bir müze niteliği taşıyor. Karagöz oyununun nereden ve nasıl geldiği tam olarak net olmasa da bugün korumamız gereken bir değer olduğu aşikâr.