Önümüzdeki 5 gün boyunca
DOĞAL YAŞAM

Doğanın Kendini Yenileme Süreci Üzerine

07 Oca 2022

Geçtiğimiz yaz, uzunca bir süre zorlu bir mücadele verdiğimiz yangınları hatırlarsınız. Her yıl ülkemizde ve dünyanın bambaşka bölgelerinde çıkan benzeri orman yangınlarında oldukça ciddi kayıplar veriyoruz. Yitip giden ormanlar, yitirdiğimiz tüm canlılar, can ve mal kayıpları arasında hayata tutunmaya ve bir şekilde umut yeşertmeye çalışıyoruz. Çoğunlukla da ilk aklımıza gelen yanan arazileri yeniden doğaya kazandırmak oluyor. Ancak özellikle de Avustralya yangınlarının ardından öğrendiğimiz üzere doğanın da bir kendini yenileme süresi var. Peki, bu süre ne kadar ya da doğa kendini nasıl yeniliyor? Gelin detayları birlikte öğrenelim.

1.5 Bardak

Özellikle yaz aylarının gelişi ve sıcaklıkların fazlaca yükselmesiyle birlikte orman yangınları da dünya genelinde sıklıkla mücadele verdiğimiz konulardan biri halini alıyor. Ancak söz konusu orman yangınları olduğunda insan faktörünün sandığımızdan çok daha büyük bir etkiye sahip olduğunu da unutmamak gerek. Yıldırım düşmesi, yanardağ patlaması ve yüksek sıcaklık gibi doğal faktörlerin etki etmediği durumlarda ortaya çıkan yangınların maalesef ki tümü insan kaynaklı olarak kayıtlara geçiyor. 
Yere atılan izmaritler, yansıma etkisi yaratacak cam şişe ve benzeri maddeler, ormanlık alanlarda yakılan ateşler ve tarımda kullanılan zirai ürünler, kısacası her tür bilinçsiz davranışımız mevsim gözetmeksizin bu yangınları tetikleyebiliyor. Dolayısıyla doğanın tahribatını önleme çalışmaları da çok büyük bir önem kazanıyor. Ancak maalesef ki bu konuda her zaman umduğumuz kadar başarılı olamıyoruz. Buna rağmen doğanın bize destek olduğunu söyleyebiliriz. 

2019 yılının haziran ayında başlayan ve tam 240 gün boyunca devam eden Avustralya orman yangınlarında milyonlarca hektarlık bir alan yanmış, binlerce bina kullanılamaz hale gelmiş, 1 milyardan fazla hayvan da yaşamını yitirmişti. Kayıplar bu denli büyük olunca yaraların mümkün olduğunca hızlı bir şekilde sarılması yönünde duyulan kaygı da bir o kadar büyük oldu. Ancak bu noktada uzmanlardan doğanın kendisini yenileme gücü olduğuna dair içimizi rahatlatmaya yardımcı olan bazı önemli açıklamalar da geldi.
Büyük bir orman yangınının ardından bu korkunç olayın içindeki onarıcı gücün farkına varmak çoğumuz için zor olabilir. Ancak yangınların ardından yağan yağmurlar aynı zamanda geride kalan araziye yeniden hayat vererek, kömürleşmiş alanlarda yeni bitki örtüsünün büyümesine de izin veriyor. Orman tabanında depolanan tohumlar çimlenmeye başlıyor ve bazı ağaçlar, ölü ağaçların toprak zemindeki tomurcuklarından dallar vermeye başlıyorlar. 
Hatta bazı türler yayılmak için orman yangından destek alıyorlar bile denebilir. Örneğin, kızılçam tohumları, yalnızca orman yangını gibi faktörlerin yol açtığı yüksek sıcaklıklar tarafından kırılabilen reçineli bir bağ ile kaplıdırlar ve yangının ardından çatlayan tohumlar toprağa yeni tomurcuklar bırakır. 

Gelelim ormanların ne kadar hızlı iyileştiklerine. Yangınının ciddiyetine ve boyutuna bağlı olarak, bir orman hızla iyileşebilir. Öyle ki orman yetkilileri tarafından zaman zaman kullanılan yöntemlerden biri de düşük yoğunluklu ve planlı yangınlar. Bu yöntem ile toprağa besin ekleyebiliyor ve bitki yaşamını canlandırabiliyorlar. 
Ancak daha büyük ve daha yıkıcı orman yangınları için genellikle araziyi kurtarmaya yardımcı olacak aktif ve planlı bir çabaya ihtiyaç vardır diyebiliriz. Bu çabalar, yeniden tohumlama veya yeniden dikim yoluyla bitki örtüsü oluşturmanın yanı sıra erozyonun önlenmesini içerebilir.
 

Orman yangınından sonra, yetkililer tarafından yeni çıplak toprağa taşınan ilk bitkiler kır çiçekleri veya yabani otlardır. Bu hızlı çimlenen, yapraklı otsu bitkiler aynı zamanda "geçici bitkiler" olarak da bilinirler, çünkü hızla filizlenir, büyür ve yeni bir tohum mahsulü üretirler. Daha sonra, çimenler devreye girer. Çünkü çimenler, yaz kuraklıklarına dayanabildiğinden kolayca çoğalıp yeşillenmeye başlayabilirler. Çimenlerin ardından ortaya çıkan sonraki türe ise öncü ağaçlar deniyor. Bu ağaçlar, cılız ve yavaş büyüyen ağaçlardır. Bu nedenle de kurak ve besin açısından fakir topraklarda, yani zorlu koşullar altında olgunlaşabilirler. En yaygın türleri arasında kırmızı sedir, kızılağaç, kara akasya, karaçam ve sarı kavak bulunuyor. 
Yıllar geçtikçe de bu ağaçlar yaygınlaşıyor, çalılar çoğalmaya ve güçlü gövdeler oluşturmaya başlıyor. Toprak zenginleşiyor ve böylelikle, ormanlar da yavaş yavaş eski gücüne kavuşmaya çabalıyor. 
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?