Altın
%
Dolar
%
Euro
%
Bitcoin
%
Eth
%
Önümüzdeki 5 gün boyunca
Beyazperde
KÜLTÜR/SANAT

Cesaretin Yolu: Druk Film İncelemesi

11 Ara 2021

Hepimizin hayatı zamanla sınırları belirlenmiş heyecansız rutinlere dönüşür. Almak zorunda olduğumuz sorumluluklar ve bunların getirdiği rutin işler bizi kısır bir döngüye sürükler. Hayatta bir an gelir ve bu döngü bazılarımız için katlanılamaz hale gelir. Bu anları yaşadığımızda hepimizin dileği hayatımızı değiştirme cesareti gösterebilmektir. İşte bu cesareti arama yolculuğunda geçtiğimiz yollar her birimizin farklı yaşamlar sürmesinin asıl nedenidir. Thomas Vinterberg’in Mads Mikkels ile çektiği ikinci filmi olan Oscar ödüllü ‘Druk’ –diğer adıyla Another Round- cesareti bulmak için yola çıkan dört arkadaşın hikayesini anlatıyor. Onların yöntemi farklı ama sonunda vardıkları yerler hepimizin yaşamda varabileceği sonlardan oluyor. Bugün birlikte bu yolculuğu konuşacağız.

FilmArasıDergisi
Filmin başrolü Martin hayatından sıkılmış ve artık derslerde müfredatı anlatmaktan bıkmış bir öğretmen. Filmin daha en başında Martin’in tavrından hayat doyumunun azaldığını ve bu rutin döngüde ona absürt gelen bir şeyler olduğunu anlıyoruz. Eşiyle ilişkisinde bir kopukluk, işiyle ilişkisinde de bir bozulma göze çarpıyor. Varoluşçulara göre Martin’in içinde olduğu bu hayatta anlam bulamama durumu ya rutine dönmek için bir yol aramayla ya da tamamen hayattan vazgeçmeyle sonlanır. Filmin bu noktasında da Martin okuldaki diğer öğretmen arkadaşlarıyla yeni bir yol buluyor. Dört arkadaş çıktıkları bir doğum günü kutlamasında Martin’in arkadaşları onu sarmalayan bu anlamsızlık hissini ve hayattan zevk almama durumunu fark ediyorlar. Yemekte aralarında bulunan Nikolaj diğerlerine psikiyatrist Finn Skårderud’den ve onun teorisinden bahseder. Bu teori insan vücudunda belli bir oranda alkol olmasının gerekliliği ve bu alkolün kişiyi daha yaratıcı yapacağı fikrine dayanır. Martin bu teoriyi uygulamaya karar verir ve diğer üç arkadaşı da ona katılır.

BoxOffice
Filmin buradan sonrasının alkolün kötülüklerini anlattığını düşünen çok kişi olacaktır. Bu kolayca oluşabilecek bir yanılgıdır. Filmin asıl meselesi ne alkol ne de sarhoşluk halidir. Filmin meselesi kaygı ve bu kaygıya rağmen yaşamaya cesaret etmektir. Alkol her ne kadar kanlarına giren ve onları harekete geçiren şey olarak gözükse de bu etkiyi yaratan aslında cesaretleridir. Alkol bu cesaret için bir araçtır sadece. Bunu filmin ilerleyen sahnelerinde de fark ederiz. Alkol kullanmaya başladıklarında hayatları inanılmaz şekilde evirilen ve renklenen bu dört arkadaş zamanla alkolün tam tersi etkilerini görürler. Filmin bir noktasında Martin şöyle söyler: ‘Her şey çok iyi gidiyor, ayıkken bile.’ Mesele sarhoş olmak ya da olmamak değildir. Mesele ne istediğini bilmektir. Hepimiz içimizde bir yerlerde ne istediğimizi biliriz ama onu fark etmeye cesaret etmemiz için çoğu zaman bir bahaneye ihtiyaç duyarız. Bu dört arkadaşın bahanesi de alkoldür. Filmden her ne kadar alkolle bağlantılı bir mutlu ya da mutsuz son beklesek de film bize bunu vermez. İyileşmenin formülünün alkol olup olamayacağını bize söylemez. Filmin derdi de bunu anlatmak değildir zaten.

Dadanizm
Filmde bir noktada işler iyice sarpa sarar. Karakterler işlerinde ve aile hayatlarında önemli problemler yaşarlar. Başlangıçta bunun alkol yüzünden olduğunu düşünebilir ancak filmin sonunda hala belli oranda içmeye devam ettiklerini ama yüzlerini de hayata döndüklerini görürüz. Çünkü artık hiç kaygısızca cesur olmalarına yarayacak bir bahane aramayı bırakmışlardır. İçlerinden geleni geldiği gibi kabul etmeyi öğrenirler. Çok önceleri cesaret kelimesinin kökünün kalpten geldiğini duymuştum. Kalbindekini söyleme ve yapma cesareti göstermeyi öğrenmişlerdir. Aynı zamanda bunun hiç kaygısız ve korkusuz yapılamayacağını da. Filmde kaygılı bir öğrenci üzerinden düşüncelerine yer verilen Kierkegaard kaygıyı hayat yolculuğumuzdaki bir eşlikçi olarak görür. Hayatımıza devam etmeye ve rutin sarmalından çıkmaya karar vermişsek kaygının ve korkunun da yanımızda geleceğiniz kabul etmişiz demektir.


Mubi
Filmin sonlarına doğru dört arkadaştan biri intihar eder. Bunun alkolle ilgili olmadığını çok net görebiliriz. O sadece aralarında hayatını değiştirmeye çabalamayan ve bitirmeye cesaret eden kişidir. Filmin sonunda herkesin dans ettiği ve Martin’in de eski bir dansçı oluşunu kabul ettiği sahnede yaşamın yaşanmaya değer tarafı hatırlatılır bizlere. Bazen en dipte, bazen korkudan titreyerek, bazen de en tepede olduğumuz ve ancak bunların hepsini kabul edersek yaşayabileceğimiz şeydir hayat. Hala izlemediyseniz yaşamı iliklerinizde hissettirecek bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Keyifli seyirler!


©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?