Önümüzdeki 5 gün boyunca
moviefit.me
BİYOGRAFİ

Babil Kulesindeki Bilge: Jorge Luis Borges

10 Kas 2021

Dünya edebiyatının hafızası kimdir diye bir soru sorulsa, cevap şüphesiz O'nun adı olacaktır. Henüz hiçbir insanın ayak basmadığı büyülü bir ormandan gelir kendisi. Bu yüzdendir büyülü gerçekliği bizlere de iletmesi. Her şeyden önce büyük bir okurdur o, okumanın ne denli elzem bir şey olduğunun farkında bir zihindir. Babil kulesinin bilgesi Jorge Luis Borges’i tanımaya hazır mısın sevgili okur? Birlikte çıkalım bu yolculuğa...

paulo freire frases

Borges’in Portresi


Yeni bir çağa az kala, 1899 yılının 24 Ağustos’unda Buenos Aires’te İspanyol, İngiliz ve Portekizli Yahudi bir ailede dünyaya geldi. Ailesi İngiliz asilzadelerinden olduğu için İspanyolca ve İngilizce dillerine hâkim bir şekilde büyüdü.  Anne ve babasının entelektüel sınıfta yer alması onun zihnini şekillendiren şeylerden biriydi bir diğer şey de genleriydi elbette. Henüz küçük yaşlarda babası ona satranç tahtası üzerinde Zeno’nun paradoksunu öğretmişti. Bu küçük ayrıntı eminiz ki Borges’in Olymposlu olduğuna dair ilk işaretti. 

this recording
Sıradan ölümlüler gibi başlayan hayatı pek de sıradan olmayan talihsiz serüvenler dizisi şeklinde devam etti. Bir avukat ve psikoloji öğretmeni olan baba Jorge Guillermo Borges’in genetik rahatsızlığı sebebiyle görme yetisini kaybetmeye başlamasından dolayı, I. Dünya Savaş’ından kısa bir süre önce aile Cenevre’ye taşınmaya karar verdi. Borges burada ilkgençlik yıllarını geçirdi. Herkes gibi normal bir gençlik yaşadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Borges, yarı ölümlü bir canlı olduğu için gençlik yıllarında hormonları ya da duygularına yenilmek yerine Latince, Almanca, Fransızca eğitimleri aldı. Birçoğumuzun adlarını belki de üniversite belki de çok daha sonra duyduğu birçok yazar ve düşünürü yetişkinliğe erişmeden okumayı seçti. Sembolizm akımının örneklerinden Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé'in eserleriyle tanıştı. Walt Whitman’ı keşfetti, Schopenhauer’i sevdi.

idefix
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yine ailesi ile İspanya’ya taşındı. Borges artık toyluğunu atmış ve hayatı adına önemli kararlar vermeye başlamıştı. Kendinden emindi, yazar olmak istiyordu. Edebiyat dünyasında var olabilmek için yine o camiadan bir akıl hocası bulabilmek önemliydi. Genç Jorge de kendine Endülüs'lü şair Rafael Cansinos-Asséns’i akıl hocası olarak seçmişti. Endülüs’lü şairin etkisiyle bir dönem ultaristler adlı aşırı muhalif edebiyat – sanat grubuna katıldı. Aidiyet duyamadığı için gruptan kısa süre içinde ayrıldı. Pasifizm, anarşizm ve komünizm düşüncelerini övdüğü kitaplar yazdı fakat İspanya’dan ayrılmadan önce bu kitapları yok etti. İspanya’da Arjantin’e dönmesi ile düşünce yapısında yeni bir sayfa açıldı. Babasının arkadaşı Macedonio Fernandéz'in düşüncelerinden etkilenmeye başladı. Fernandez’in kuşkucu yaklaşımı, Schopenhauer, Berkeley ve Hume’ü sentezlemesi Borges’e de yansıdı.

new directions publishing
1923 yılında ilk kitabı Ferver de Buenos Aires yani Buenos Aires Tutkusu’nu çıkardı. Artık Edebiyat dünyasına ilk imzasını atmıştı. Zaten düzenli olarak yazan ve hiç ara vermeden okuyan Borges, yavaş yavaş sesini bulmuştu. 1924 – 1933 yılları arasında henüz heyecanlı bir sesle oluşturduğu eserleri, şiirleri birbiri ardına yayımlandı. Borges’in ismi yayılmaya başlamıştı. 1933 – 1934 yılları arasında Alçaklığın Evrensel Tarihi adlı yazı dizisini Critica’da yayımladı. Borges tarzı öykülerin ilk örneğiydi bu yazı dizisi. Gerçeğin masallarla muhteşem geçişi söz konusuydu. Büyülü gerçekçilik adı verilen akımın ilk örnekleriydi aynı zamanda da. Ama onun yazarlıkta asaletini tasdiklettiği eseri 1935'te yazdığı ve Borges yazın türünün ilk örneği olarak kayıtlara geçen hayâlî bir romanı eleştirdiği "Al-Motasim'e Bir Bakış" isimli öyküsüydü. Ardından 1936'da denemelerini topladığı Sonsuzluğun Tarihi Historia de la eternidad adlı eserini yayımladı. Fakat başlarda belirttiğimiz talihsiz serüvenler dizisinin bir kısmı da bu süreçte kendini gösterdi. Yarı ölümlü Borges maddî sıkıntılar çekiyordu, bu nedenle 1937'de Belediye Kütüphanesi’nde çalışmaya başladı. Kütüphanedeki işi ona göre oldukça basitti, iş günlerinin kalanını klâsikleri okuyarak ve modern edebiyatın uluslararası örneklerini İspanyolcaya çevirilerini yaparak geçirdi. Virginia Woolf ve William Faulkner yazarın ilk çevirdiği isimlerdi.

matiane
Don Kişot'un Yazarı Pierre Menard" ve ardından da "Tlön, Uqbar, Orbis Tertius" adlı öykülerini kütüphane görevlisi olarak çalıştığı süre içerisinde kendi yaratıcılığını kendine hatırlatmak amacı ile kaleme aldı. Her iki öyküsü de Babil Kütüphanesi'nin temelini atmasını sağladı. 1944’te Ficciones adlı eserini yayımladı. Bu eserinde felsefe, gerçeklik, fantastik dünyalar ve gizemin harmanlandığı öyküler mevcuttu. Borges hayatının hiçbir döneminde roman yazmayı düşünmedi. Yazın hayatı hakkında sonraları verdiği tüm röportajlarda; romanın gelip geçişi bir moda olduğu düşüncesini vurgulardı. Talihsiz serüvenler dizisinin ikinci büyük olayı da bu sırada patlak verdi. 1946 yılında Juan Peron Arjantin’de iktidara geldi. Borges düşünceleri ve yazıları yüzünden kütüphanecilik işinden atıldı. Bunu fırsata çevirmek isteyen Borges, Uruguay’a kadar birçok bölgede seminerler vermeye başladı. Yeniden ayaklarının üzerinde durmaya başladığı sırada Peron’dan ikinci darbeyi aldı. Annesi ve kız kardeşi hapse atıldı. Aynı süreçte Borges tüm kutsal kitaplardan alıntıların bulunduğu meşhur Alef’i yayımladı.

shine of dreams
Zorlukla geçen bir sürecin ardından devrilen dikatatör, Arjantin’de yeniden umudun yeşermesine neden oldu. Borges için de güzel bir kariyer başlangıcı olacaktı. Her zaman istediği Arjantin Ulusal Kütüphanesi Müdürlüğü görevine getirildi. Yüzbinlerce kitapla bir arada ömrünü tamamlayabilirdi. Fakat talihsiz serüvenler dizisinin son darbesi de bu sırada onu vurdu. Babasının hatta onun babasının da sahip olduğu genetik rahatsızlık Borges’e değmeden geçmedi. Belki de fazlasıyla zeki ailesinin tanrılarla anlaşması böyleydi, aynı Babil Kulesindeki bilgeler gibi bilginin karşılığında lanetlenmişlerdi. 1955 yılında görme yetisini tamamen kaybetti. 
Körlüğün onu bir yaz akşamı gibi bulduğunu söyledi herkese, yavaş yavaş kapattı üzerini. Asla bir sürpriz değildi ama üzülmeden de edemedi. Tanrının ona kitapları ve karanlığı aynı anda vermesine sitem etti bir müddet. Yazma yetimi elimden alamadı ya diye düşündü. Görme yetisini kaybettikten sonra da Kum Kitabı, Brodie Raporu, Ölüm ve Pusula gibi önemli eserlerini yayımlamayı başardı. En çok özlediği şey ise büyük bir kütüphanede en sevdiği eserlerin satırlarının arasında bakışlarını gezdirememek oldu. Çünkü Jorge Luis Borges her şeyden önce heyecanlı bir okur, mükemmel bir araştırmacıydı. Büyülü Babil Kütüphanesi ölümünden önce tamamlanarak yayımlanabildi. Her bir satırı onun yerinde de okuyan sadık bir kitlesi var hâlâ, şiirleri birçok kişiye teselli olmaya devam ediyor. Nobel alamadı zaten ihtiyacı da yoktu. Kendi tabiriyle kendi dünyasının kendi edebi hayatının içinde var oldu. Düşünmeden edemiyor insan, bir gün görme yetimizi kaybedeceğimizi bilsek kaç kitap okuyabiliriz o sürede? Babil Kulesindeki Bilge’nin ışığı bizimle olsun sevgili okur!
©2022 Beyhan&Beyhan Business Solutions Tüm Hakları Saklıdır
Yukarı Kaydır
BUNU OKUMAK İSTER MİSİN?